40. Gün.. ‘Her Yol Roma’

Yollar Kesişiyor

Gelinen bu noktada ABD’nin 91 ve 2003 Körfez savaşlarıyla ne yapmak istediğini artık görebiliyoruz.

Her iki savaş arasındaki bağları da görebiliyoruz.

Kaybedenin hep Türkiye olduğu bu süreçte, ABD müttefikliği üzerinden giden Usta’nın Türkiye’yi sınırlarına komşu bir Barzani devletiyle karşı karşıya bırakmış olduğunu biliyoruz ve bu devletin Türkiye’ye tehdit olduğunu da görebiliyoruz.

Zaten Usta söylemişti bunu, hatta ‘bu Türkiye’ye ihanettir’ diyerek vurgulamıştı.

Burada elbette ki sadece tehdidi görmezden gelmek meselesi yatmıyor. Aynı zamanda İsrail planının kendi içimizden bire bir uygulandığını gösteriyor.

Çünkü Önce Özal’ın ardından Usta’nın Körfez savaşlarında ABD’ye verdiği destek, Irak’ta iç savaşa yol açtı ve ülke etnik ve mezhepsel temelde fiilen parçalandı.

1982’de yayımlanan İsrail planıyla zaten bu kurgulanmıştı, işte o plan;

‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür.

Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır.

Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür.

Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır…’

Türkiye’nin bire bir izlediği bu siyaset yolunda Amerikalı da İsrail’e paralel olarak yürüyordu. ‘Irak parçalanmalı ve Kürt devleti kurulmalıdır, diyordu.

İşte BOP;

‘‘Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur. Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır’.’

ABD ve İsrail coğrafyamızı iyi analiz etmiş, üstelik plan ve projelerine tıpkı Tevrat ve İncil’de yazılı ayetlerde öngörüldüğü gibi, dini vurgu yapmakla meseleyi teo-stratejik savaş oyunlarına dönüştürmüşlerdi.

Böylece yaşanması olası insanlık trajedisi örtüleniyor ve emperyalist emeller ‘Kutsal Savaş’ örtüsü altına gizleniyordu.

İşte o bölüm;

‘Eğer büyük Orta Doğu’nun sınırları, kan bağı ve inanç bağının doğal bağlantılarını yansıtacak şekilde değiştirilemez ise, bölgede dökülen kanın bir bölümünün bizim kanımız olmaya devam edeceği hususunu dini bir inanç hususu gibi kabul etmemiz gerekecektir’.

Hala Ortadoğu’da oynanmakta olan bu teo-stratejik savaş oyunlarının en trajik örneğini Irak yaşıyordu hala yaşıyor.

 İşte Tevrat;

‘“Ey Babil, erden kız, in aşağı, toprağa otur… Öç alacağım, kimseyi esirgemeyeceğim… Onu durduracak büyü yok elinde, başına gelecek belayı önleyemeyeceksin. Üzerine ansızın hiç beklemediğin bir yıkım gelecek… Gençliğinden beri alışveriş ettiğin herkes kendi yoluna gidecek, seni kurtaran olmayacak.’[1]

İşte İncil, işte Babil;

 “Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: ‘Gel’ dedi, ‘Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim’… ‘Büyük Babil, Dünya Fahişelerinin Ve İğrençliklerinin Anası’…

Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. Çünkü Tanrı, amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Öyle ki, Tanrı’nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler.’[2]

Buradan Özal ve ardından gelen Usta’nın Körfez savaşlarında ABD’ye verdiği desteğin ve izlediği siyasetin İsrail planıyla bire bir, Amerikalının BOP’uyla bire bir, Tevrat ve İncil’de bu coğrafya için öngörülen ayetlerle bire bir örtüştüğünü görüyoruz.

 Eğer ki siz resmen ‘bağımsız bir Kürt devleti Türkiye’ye ihanettir’ diyerek olası bu devletin ortaya çıkışını bir varlık ve beka sorunu olarak görüyorsanız ve bu tehdidi yok etmek yerine, bile bile aldığınız karar ve yaptığınız uygulamalarla bu projeyi bizzat siz destekliyorsanız, işin rengi değişir.

Çünkü Bu Kürdistan Türkiye’nin değil başta İngilizlerin, ardından İsrail’in ve şimdi Amerika’nın Kürdistan’ıdır ve Türkiye’yi parçalamak adına işletilen küresel bir projedir!

Şimdi önümüzde dağ gibi bir Özal örneği var iken, siz kalkıp aynı ABD’ye aynı desteği vermekle aynı siyaseti kararlılıkla izler iseniz, bugün çıkıp da ortaya ‘ben yanılmışım’ demenizin hiçbir anlamı yoktur.

 Üstelik ‘Yanılmışım’ demekle üzerindeki sorumluluk düşmüyor aksine ağırlaşıyor.

Yine önümüzde Özal’ın 93’te yaptığı PKK terör örgütüyle yaptığı ateşkes örneği var iken, bunun sonucunda Türkiye’de köylerin köylülerin nasıl yakılıp yıkıldığı var iken, siz kalkıp da ‘açılım, barış kardeşlik süreci’ diyerek hala bu siyaseti aynı kararlılıkla izlerseniz, bugün ortaya çıkıp da ‘bağımsızlık referandumunu yapan Barzani Türkiye ihanet etmiştir’ demenizin bırakın bir anlamı olmasını aksine gelişen bu durum sizi yasalar önünde sorumlu kılıyor.

İşte bu küresel projenin önünde tek engel Türk Ordusu görüldüğü için hedef olmuştur. Kod Ergenekon’la başlayan kumpas 15 Temmuz’la tamamlanmıştır.

Bu noktada, Cemaatin baştan beri izlediği siyasetle bugün Türkiye’nin izlediği siyaset örtüştüğü için, Türkiye aradığı siyasi ayağı artık bu büyük resim içerisinde görmeye çalışmalıdır.

Gelecek bölüm: ‘Kim Biliyordu’ ile sürecek..

Kitap:

Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak


[1] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 47: 1-15

[2] İncil/ Vahiy Bölüm 17.

Exit mobile version