Erdoğan Kızdı.. ‘Bunlar Omuz Omuza’

Rize’de toplu açılış törenlerine katılan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Özgür Özel’in genel başkan seçildiği CHP 38. Olağan Kurultayı’nı değerlendirdi. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
‘BUNLAR ÖRGÜTLE OMUZ OMUZA’
– Ana muhalefetin kongresi vardı. Bay bay Kemal, kime bay bay dedi? Edirne’deki terörist başına bay bay dedi, Kavala’ya bay bay dedi. Kongreyi kazanan zat da o da aynen Selahattin Demirtaş’a, Kavala’ya selam verdi. Al birini vur birine. Bunların birbirinden farkı var mı, yok. Bunlar terör örgütleri ile omuz omuza yürüdü.”
Haber işte böyle..
Türkiye yerel seçimlere gidiyor, daha dün CHP Genel Başkanı değişti, bugün 2023 seçimleri öncesinde yaşanan terör üzerinden siyaset gerginliği başlamış görünüyor.
Yani?
İktidar muhalefet arasındaki seçim çıkışları anlaşılan o ki yine terör üzerinden gidecek.
Peki ama neden?
Tek tek anlatalım..
Türkiye’de ‘AKP, HDP, PKK’ üzerinden tartışmalara konu edilen ‘Kürt’ kimliğinin işin gerçeğinde bu siyasetle ne alakası var, yolda yürüyen sade bir vatandaş için anlaşılabilmesi gerçekten zor.
Terör ve siyaset iç içe geçtiği için, bu siyasetinde küresel bağları olduğu için, sade düşünen bir akıl aralarındaki ayrımı yapmakta zorlanıyor. Zaten terör üzerinden siyaset yapmak, işte böyle bir şey.
Amaç, aklı karıştırmak, kendi yaptığınızı terör kılıfıyla gizleyip halkın gerçeği görmesini engellemek.
Hal böyle olunca, Kürt deyince akla HDP, HDP deyince akla PKK, PKK deyince de terör geliyor. Ama bu algıyı oluşturan bu siyasetin terörle arasındaki bağlar hiç düşünülmüyor.
Hele ki işin düğüm noktası olan BOP çözülmek yerine, BOP’çu deyip magazinleştirilerek tıpkı Cübbeli Ahmet gibi, üstü örtülünce, insanlarımız ‘kimin kime, kimin neye’ hizmet ettiğini anlayabilmekte haklı olarak zorlanıyor.
Asıl düğüm işte böyle gözlerden kaçırılıyor, -Türk Tarihi için ne ağır trajedidir ki- yerine bu kez Kürt kardeşlerimiz düğümleniyor, sanki bir sorunmuş gibi.
Yanlış düğüm üzerinden çözüm arayıcıları da meydanı boş bulunca, bu siyaset çıkıyor karşımıza, çözüm adına aleyhimize olan ne varsa hepsini, hiçbir çekinge duymaksızın yapabiliyor. Çünkü işin perde arkasını örtüleyebiliyor.
Oysaki ‘Kürt’, Türk tarihinin hiçbir döneminde sorun olmamıştır.
Cumhuriyeti kuran Türkiye Halkı olarak Türk Milletinin öz üyesi olan Ermeniler de öyle, Rumlar da öyle. Hepimizin sorunları vardır ama, devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan ve Anayasa’nın öngördüğü hak ve özgürlükler çerçevesinde hareket eden kardeşlerimizin hiçbirinin kökeni sorun olamaz.
Bugün ‘Kürt Sorunu’ diyerek karşımıza Kürt kardeşlerimizin kimliğiyle çıkan zihniyetlerin meseleye bu bakış açısı kökten yanlış, tarihsel bir utançtır.
Bir bütün olan Türk Milleti’nin öz bir parçası olarak kendini gören bir kimliğin, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde kendini geliştirmek istemesi nasıl sorun olabilir ki.
Sorun, bu kimliklere siyasi anlam ve hedefler yüklenmek istenişinde yatıyor.
Bu siyasi anlam ve hedefler küresel siyasetle bir araya geldiğinde, içimizle hiçbir ilgisi olmayan ve çözümü sanki çok zor bir sorun gibi Türkiye’nin karşısına çıkarılıyor.
Terör üzerinden siyaset yapmak dediğim işte budur.
ABD emellerini gerçekleştirebilmek için terörü kullanıyor. İlginçtir, bu siyaset de tıpkısının aynısı yapıyor.
Bugün ülkeme baktığımda, enerjisinin büyük bir kısmını terörle mücadele üzerinden harcadığını görüyorum.
Bu enerji içerisinde kaynak var, insan var, eğitim var, bizim bugün huzur içinde yaşayabilmemizi sağlayacak her şey var. Ama terörle mücadele deniliyor, kaynaklarımız elimizden gidiyor.
Peki her şeyimizi harcıyoruz da ne oluyor?
Hiç. Terör yine bitmiyor, terörist de bitmiyor.
Hal böyle iken, yine çıkıyorlar karşımıza, millet fakrü zaruret içinde kıvranırken, tüm başarısızlıklarının gerekçesini de aslında olmayan bir terörle mücadeleye bağlayabiliyorlar.
Halk çaresiz, Mehmetçik evladı. Bu siyaset çıkıp da ‘terör var, mücadele var, vatan tehlikede’ dediğinde boynunu büküp susuyor. Söyleyebilirim ki asıl sorun burada yatıyor.
Coğrafyasının en güçlü ordusuna sahip bir devlet, PKK ve FETÖ adıyla kodlanan bu terörü bitiremez mi?
Bitirip de kaynaklarını toplumun refah ve huzuru için kullanamaz mı?
Elbette kullanır ama baştan beri izlediğimiz bu siyasetle, Türkiye’nin bunu yapabilmesi mümkün değil. Çünkü, bu siyaset terörün ardına gizlenerek yürüyor.
Sizin gördüğünüz aslında can pahasına mücadele eden evlatlarımız. Asker, polis, korucu. Ama bu olması gereken mücadelenin çok küçük bir parçası.
İşin en çok can yakanı, siyaset sorumluluğu üzerine almayınca, polisimizin askerimizin verdiği mücadeleyi de boşa çıkarıyor.
Hal böyle olunca terör bitmiyor, terörist de bitmiyor. Bu böyle giderse biteceği de yok zaten.
Buradan şunu anlıyoruz, terörü bitirmek bu siyasetin işin gelmiyor, çünkü buradan siyasi rant sağlıyor kendine, seçim kazanıyor.
Bakınız 2007’ye, Türk Ordusuna kumpas teröre karşı mücadele üzerine kurgulandığı için, ‘bu ordu terörist’ dediler, ‘biz terörle mücadele ediyoruz’ dediler, seçim kazandılar. Üstelik asıl gerçeği de gizleyebildiler.
Bakınız 2015’e, önce masaya oturdular, baktılar ki oylar gidiyor, ‘terörist bunlar’ dediler, terörle mücadele adına operasyon başlattılar, seçim kazandılar. Üstelik bir algı operasyonuyla başlatılan seçim manipülasyonunu da terör diyerek gizleyebildiler.
Buna FETÖ koduyla yapılan operasyonları eklediğinizde, bu siyaset bir yanda ülkenin ekonomik ve insan kaynaklarını tüketirken, öte yanda terör üzerinden yaptığı manevralarla muhalefeti baskı altına alabiliyor, seçim sonuçlarını etkileyebiliyor.
Çözüm diyorsanız eğer, her şeyden önce bu siyasete -sanki meydan boşmuş gibi- hareket serbestîsi sağlayan araçların elinden alınması lazım.
Siyaset terörle mücadele sorumluğunu, kahramanca mücadele asker ve polisin omuzundan alıp artık kendi omuzuna yüklemesi lazım.
Yapılamaz mı?
Bu siyasetin elinde şu anda üç tane ucu açık ana soruşturma var. Ucu açık soruşturma demek, hiç bitmeyen demektir. Biz buna çuval diyoruz.
Terörle mücadele görüntüsü altında açılmış, hiç kapanmayan üç çuval.
Bu siyaset, ülkemizdeki ceza adalet sistemini manipüle ederek hedef seçtiği her kurum kuruluş ve kişileri bu çuvala atabiliyor.
Bu çuval, örgüt denilerek açılmış olan davalardır; kod Ergenekon, PKK ve FETÖ. İlki kumpas olduğu halde ama -ne acıdır ki- yargı süreci hala devam ediyor, yani ucu açık.
Düşünebiliyor musunuz İlker Başbuğ hala yargılanıyor. Başbuğ yargılanıyor demek, bu siyasetin dilediği anda eski dosyaları açarak, Türk Ordusunu yeniden hedefe koyabileceği anlamına geliyor.
Bunun durdurulması lazım. Zaten kumpas olan bu dosyanın artık kapatılması lazım.
Türk Ordusu üzerinden yapılan manipülasyonlar durdurulur ise, devamı kolay gelir.
En başta ordumuzun küresel siyaset peşinden koşturularak yıpratılması önlenir.
Bu önlendiğinde, terörle mücadele üzerinden yapılan algı operasyonlarına da son verilmiş olur. İlk adım olarak, bu önemli.
Siz başkanlık sistemine evet dediğiniz zaman, Türk Ordusunun üç parçalı, çift başlı ve başına da partili bir Genelkurmay Başkanı’nın getirilmesi için mi oy vermiştiniz?
Bu siyasete manipülasyon yeteneği kazandıran asıl iki terör örgütü, PKK ve FETÖ’dür.
Bu iki çuvalın biri İmralı’da yatan örgüt başı yakalandığında açılmıştır. Diğeri ise 17/25 Aralık operasyonu üzerinden bu siyaset örgüt tarafından tezgaha getirildiğinde.
Çuvalların ağzı hep açık bırakıldığından, bugün artık kimin ya da kimlerin bu çuvala atılabileceğini düşünmek dahi insan yüreğine sıkıntı veriyor. Memlekette artık kim Fetöcü, kim Pkklı anlayabilene aşkolsun!
İşte bu durum, bu siyasete her seçim öncesinde manevra alanı açıyor. Hedef seçilen her kim olursa olsun, yaz bir ihbar mektubu, postaya atmana da gerek yok, internetten bu siyasete gönder, artık neci olursunuz, ne çıkarsa bahtınıza!
Bu iş böyle nereye kadar gider?
Hukuk hukuk diyorlar, Bakınız ceza hukukuna, hiç bitmeyen bir soruşturma, sonu gelmeyen bir dava olmaz. Kaç yıl geçti aradan, bu işin gizlisi saklısı kalmadı ki artık.
Bu PKK belli, kaynakları, yerleri, yöneticileri, kasaları, siyasi ayağı, dış destekleri belli. Baksanıza Erdoğan dahi biliyor, Şemdinli’de gidip gördü, yerlerini biliyor. Kimlerin binlerce tır dolusu silah cephane sevkıyatı yaptığını da biliyor.
Açın örgüte karşı bir çatı dava, koyun hepsini içine.
Sonra bakın bakalım bu örgütün peşinden kaç kişi gidecek!
Kaç kişi parti kurup da siyasi ayak olmaya cüret edebilecek, bir görelim.
Öte yanda FETÖ de belli.
Cemaat diyerek masum halkı bu çuvala çeken imamlar belli. Işık evleri üzerinden çocuklarımızı devşirenler de belli. Finansı, medyası, siyasetçisi de belli.
Açın bir çatı dava, hepsini koyun içine, sonra bir bakın bakalım bir daha bu ülkede bir daha FETÖ olur mu!
Bir daha bu millet, bu siyasetin eliyle kurulması olası tuzaklara düşer mi!
Bu çatı davayı açamaz mıyız?
Kitap:
Kod 2023 Son Tezgah