Eşref Bitlis’e.. ‘Ne Oldu’

Eşref Bitlis, 1952 yılında Kara Harp Okulu’ndan teğmen rütbesi ile mezun oldu.
1966’da Kara Harp Akademisi’nden, 1969 yılında Türk Silahlı Kuvvetler Akademisi’ni bitirdi.
1974’te Kıbrıs Harekâtı sırasında Albay rütbesiyle Kıbrıs Türk Alayı Komutanlığına atandı.
1978’de, tuğgeneralliğe yükseldi ve Bolu Komando Tugay Komutanlığına getirildi.
1982’de, tümgeneral, ardından Kıbrıs 28’nci Tümen Komutanı oldu.
1986’da, korgeneralliğe terfi etti. 1988’de Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı oldu. 1990’da, orgeneralliğe yükseldi ve Jandarma Genel Komutanlığına atandı.
17 Aralık 1992’de Çekiç Güç’e bağlı Amerikan savaş uçakları, kendilerine bildirildiği halde Irak’ın Selahattin kentine gitmekte olan Bitlis’in helikopterine taciz uçuşu yaptı ve helikopteri inişe zorladı.
17 Şubat 1993’te, Diyarbakır’a gitmek üzere bindiği uçağın henüz aydınlanamayan nedenlerle düşmesi sonucu hayatını kaybetti.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü için şöyle diyor:
‘Olay tarihinde(17 Şubat 1993) Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ile Emir Subayı P. Albay Fahir Işık’ı Diyarbakır’a götürmek üzere 2’nci pilot Yaşar Erian, 2’nci pilot Tuğrul Sezginler, uçuş makinisti Emin Öner’den oluşan ekibin Kara Havacılık Okuluna ait 10011 kuyruk numaralı ‘Beechcraft Super King Aır B 200’ askeri uçağı ile havalandığı…
Güvercinlik meydanından saat 12.19 B’de havalanan askeri uçağın saat 12. 22 B’de Esenboğa yaklaşma ile temas ederek motorlarında anormallik olduğunu bildirdiği, aletli alçalma ve iniş(IlS) talebinde bulunduğu…
Müteakiben ‘direk meydana gelen vektör(yön) verin’ çağrısından sonra radar ekranından kaybolduğu, aynı dakikalarda Yeni Mahalle Posta İşletme Merkezinin bahçesine düştüğü, yolcular ile uçuş ekibinin olay yerinde, bekçi kulübesindeki güvenlik görevlisinin vücudunun %75’inde meydana gelen yanıklar etkisiyle 24 Şubat 1993 tarihinde öldükleri, uçağın külli hasara uğradığı tespit edilmiştir.’[1]
Eşref Bitlis’in uçak kazasını askeri soruşturma heyeti uçağın düşüşünü doğrudan buzlanmaya bağlamıştı;
‘Meteoroloji raporunda belirtilen buzlanmanın uçağın seyrettiği irtifalarda beklenenden daha fazla kuvvetli olması ile uçakta mevcut buz önleyici sistemlerin pilotlarca zamanında devreye sokulmaması en kuvvetli ihtimal olmakla birlikte…
Devreye sokulmuş olması halinde ise arıza yapmış olabileceği, arızanın teşhisi ile manuel sistemin devreye sokulması için yeterli zamanın bulunmadığı veya devreye sokulan sistemlerin yetersi kalması nedeniyle uçakta meydana gelen buzlanma…’[2]
Kazadan üç yıl sonra, İstanbul Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nden teşkil edilen üç kişilik bilirkişi heyeti ise, buzlanma raporunu vermiş olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kaza Kırım ve Uçuş Emniyeti Kurulu gibi düşünmeyecek, ‘sabotaj ihtimali yüksektir’ diyecektir:
‘Motor arızası ve sonuç olarak uçağın düşmesinde buzlanmanın etkili olduğunu gösteren yeterli delil ve tatminkar delil yoktur; pilotaj ve bakın hata ve kusuru bulunduğuna dair delil/ler mevcut değildir; uçağın düşmesine yol açan motor arızasında davalı firmanın dizayn ve yapım hatası bulunduğuna dair delil mevcut değildir; …sabotaj ihtimali gözden ırak tutulmamalıdır.’[3]
Eşref Bitlis olayı öylesine karmaşıktır ki, size anlattığımız gerçekleri bir ölçüde doğrulatmak amacıyla Oda Tv’de yayınlanmış, ‘ABD neden TSK’ne düşman oldu’ başlıklı bir
yazıyı bilginize sunuyorum….
Kaynak Oda Tv ama belgesi yok, yok ama yazılanlarla bizim anlattıklarımızla örtüşüyor;
‘ABD’nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak’ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak’taki yeni devleti Türkiye’nin güneydoğusu, Suriye’nin
doğusu ve İran’ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan’ı, yani ikinci İsrail’i kurmak.’ [4]
Devam ediyor Oda Tv;
“TSK, bu süreçte Kuzey Irak’taki oluşum üzerinden Türkiye’nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da fark etti.
ABD’nin
Kuzey Irak’taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Orgeneral Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK’ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi.
Org. Eşref Bitlis Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika’nın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü ve bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal ‘hedef’ seçildi.”
Bu anlatılanların da doğruluğunu gösterir çok haber yapıldı ülkemizde, çok yazıldı, çok anlatıldı. Televizyonlarda bu olayların tanıkları konuştu, komutanlar konuştu ama
Türkiye’deki siyaset bunu bir türlü görmek istemedi, üzerinde durmadı. Kamuoyu da bir komplo teorisi olarak algılayıp, unutup gitti.
Anlatılanlar aslında göz ardı edilecek türden haber değildi. Bir ülkenin yani bizim geleceğimiz söz konusuydu, çünkü hedefte olan Türkiye’nin milletinin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüydü.
Eşref Bitlis Paşa yiğit bir komutandı…
Kazadan dört ay önce Şemdinli Alan Karakolu’na gelmiş, konuşmuştuk.
Medyada yer alan ‘Bitlis Paşa ABD’nin PKK’ya yardım ettiğini biliyordu’ gibisinden tüm haberleri bir kenara koyunuz, ben açıklamıştım;
Irak kuzeyindeki güvenli bölgede ABD’nin nasıl terörist yetirtirmiş olduğunu, sayılarının yirmi bini aştığını ve Cizre-Şemdinli hattının güneyinde olduklarını ve bu teröristlerin Türkiye’ye geçeceğini, köy karakol demeden saldırı yapacağını…
Can kulağıyla dinlemişti beni, tehlikeyi görmüştü; Irak kaynaklı bu terör grubunun ülkeye girmesi halinde Türkiye’nin bir kan ve ateş gölüne dönüşebileceğini biliyordu.
Ekim 92 harekatı böyle şekillenmiş, bu almış olduğu son ve sağlam bilgiler temelinde düşünülmüş, planlanmıştı. Yakın Türk tarihinin en büyük kara harekatı böyle başlatılmıştı.
Bu ABD, Ege Denizi’nde kendisiyle birlikte tatbikat yapan Muavenet Zırhlımızı neden vurdu?
Ekim 92 Eşref Paşa harekatını durdurmak için!
Ama Eşref Paşa harekatı ABD’ye rağmen başlattı…
Amacı; Türkiye’nin zarar görmesini engellemek, bu ateşi Irak’ta söndürmek idi.
Eşref Paşa Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletini uyardığı bu Büyük Suikast’ın oyun kurucusunun ABD olduğunu biliyordu.
Eşref Paşa ile birlikte Muavenet olayı da üstü örtülüp gitti…
Eşref Bitlis Paşa yaşasaydı, yarım kalmış Kuzey Irak harekatı tamamlanacak ve beklenen hedeflerine ulaşacaktı ama olmadı…
Bitlis Paşa yaşamış olsaydı eğer, terör bitecek, siyaset üzerine düşeni yapsaydı eğer Kürt sorunu çözülecek, ABD’nin oyunları bozulacak, Gazi Mustafa Kemal’in bizi uyardığı Büyük Suikast sonuçsuz kalacaktı…
Eşref Bitlis olayı aydınlatılmaz mıydı?
Niye aydınlatılmasın ki!
Uçak ortada, uçağı imal edenler ortada, uçağın bağlı olduğu yer belli, uçakla ilgili kişiler belli, niye çözülemesin ki!
Kitap:
Büyük Suikast/Kürt Gerçeğinde Bilmediklerimiz
[1] Adnan Akfırat, ‘Eşref Bitlis Suikastı’, s. 190, Kaynak Yayınları, 2008.
[2] AAkfırat, ‘Eşref Bitlis Suikastı’, s. 192..
[3] Age, s. 205.
[4] Oda Tv, ‘ABD Neden TSK’ya Düşman Oldu’, başlıklı makale, 12.01.2010.