Siyaset

Gazi Meclis.. ‘1 Mart’ta Ne Oldu’

3 Kasım; erken genel seçimi yapıldı; AKP %34’le birinci parti oldu, iktidara yerleşti. CHP %19,5 ile ana muhalefet oldu, başta DSP ve MHP olmak üzere diğer partiler Meclis’e giremedi.

4 Aralık; ABD Savunma Bakan Yardımcı Wolfowitz AKP lideri Erdoğan, danışmanları Cüneyd Zapsu ve Egemen Bağış’la birlikte bir akşam yemeğinde bir araya geldi. Erdoğan, ABD işbirliği takvimi peçete üzerine yazılarak Wolfowitz’e verdi; 15 Aralık’ta keşif çalışmaları başlayacaktı  oysaki o tarihte Erdoğan milletvekili bile değildi…

10 Aralık; Erdoğan ABD’ye gitti. Başkan Bush ve Erdoğan’ın verdiği mesaj şuydu; ABD-Türkiye omuz omuza…

8 Ocak; Türk ve ABD heyetleri arasında mutabakat sağlandı; 150 kişilik ABD askeri heyeti havalimanlarında keşif yapmak üzere Türkiye’ye geldi.

31 Ocak; MGK toplandı. Irak’a müdahale ile ilgili olarak şu tavsiye kararını aldı;

‘Anayasamızın 92’nci maddesinin uluslar arası yasallık koşulunun gerçekleşmesine bağlı olarak, istenmeyen olası gelişmelere karşı, tümüyle Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemlere işlerlik kazandırılmasına yönelik kararların alınmasını sağlayacak adımların, bir takvim uyarınca hükümetçe alınması konusunda tavsiyede bulunulması kararlaştırılmıştır’ .

6 Şubat; Meclis’ten ilk tezkere geçti. Buna göre, Türkiye’de havalimanlarının modernizasyon çalışması yapması için ABD’ye izin verildi.

24 Şubat: Başbakan Gül, Bakanlar Kurulu’nu topladı. Irak’a harekatla ilgili ilk tezkere Meclis’e gönderildi.

28 Şubat; MGK toplandı. 31 Ocak’ta gerekli karar alınmış olduğunun, bu toplantıda Irak konusuna ilişkin bir görüş bildirilmedi.

1 Mart; TBMM’nde Irak’a harekat tezkeresi oylandı; 264 kabul, 250 red ve 19 çekimser oyla tezkere reddedildi. Bu tezkerenin anlamı şuydu; Türkiye olası bir ABD-Irak savaşında ABD’yi desteklemeyecekti.

Ama bakınız sonrasında neler oldu…

9 Mart; Siirt Milletvekilliği seçimi iptal edildi; yeniden yapıldı ve Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasal düzenlemelerden yararlanarak Siirt’ten milletvekili seçildi.

14 Mart; Başbakan Gül istifa etti, Tayyip Erdoğan Başbakan olarak atandı.

17 Mart; Başkan Bush Saddam Hüseyin ve oğullarına ülkeyi terk etmek için 48 saatlik süre tanıyan bir ültimatom verdi.

20 Mart; ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri “Irak’ı kitle imha silahlarından arındırmak, Saddam Hüseyin’in teröre verdiği desteği kesmek ve Irak halkını özgürleştirmek” gerekçeleriyle saldırıya geçti…

20 Mart; Başbakan Erdoğan Hükümeti güvenoyu aldı.

20 Mart; Erdoğan Hükümeti TBMM’ne ikinci bir tezkere sunarak, Türk Hava Sahasının ABD uçaklarına açılmasını ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a gönderilmesi için izin istedi. Aynı gün yapılan oylama ile tezkere 332 oyla kabul edildi.

20 Mart; Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin Irak operasyonunun siyasi bir hata olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini söyledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Irak savaşının gelecek için ciddi sonuçlar doğuracağını söyleyerek insani bir felaket yaşanmadan sona ermesini talep ederken; ABD yönetimi uluslar arası hukuku ihlal etmekle suçlayan Çin de, ABD’nin Irak’a karşı başlattığı saldırının derhal durdurulmasını istiyordu. Almanya ise, ‘Irak’a karşı savaşın başladığı haberi federal hükümette derin endişe ve dehşet uyandırmıştır’ diyerek diplomatik bir dille rahatsızlığını gösteriyordu.

ABD-Irak savaşı 20 Mart sabahı saat 04.30’da başlamıştı, tezkere ise gün içerisinde geçmişti yani Meclis yetki vermeden AKP Hükümeti Türkiye’nin kapılarını ABD’ye açmıştı.

Bakınız sonrasında neler yaşandı..

25 Mart; ABD Bush Yönetimi savaş bütçesine Türkiye için bir milyar dolar veya bunun karşılığında 8,5 milyar dolar kredi kullanma hükmü koydu.

9 Nisan; Bağdat düştü.

15 Nisan; KYB ve KDP militanları Kerkük ve Musul’a girdi.

4 Temmuz; Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 asker ABD askeri tarafından tutuklandı ve başlarına çuval geçirildi.

18 Temmuz; ABD Türkiye’den Irak’a asker göndermesini talep etti.

7 Ekim; Erdoğan Hükümeti ABD’nin talebine uygun olarak Meclis’e tezkere sundu; 358 kabul, 183 red ve 2 çekimser oyla Irak’a asker gönderilmesi kabul edildi.

7 Ekim; KDP lideri Barzani, Türk askeri Irak’a gelirse, merkezi yönetimden çekileceğini açıkladı.

7 Ekim; Dışişleri Bakanlığı, hükümetin Meclis’ten aldığı Irak’a asker gönderme yetkisini kullanmayacağını açıkladı.

6 Kasım; Cumhurbaşkanı Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile görüştü.

Bu arada Barzani ve Talabani boş durmamış, Musul ve Kerkük’ü yağmalamıştı;

‘ABD, Irak kuzeyindeki operasyonu Kürt guruplar KDP ve KYB ‘ye bağlı peşmergelerle işbirliği içinde yürüttü. Kürt guruplar ABD’nin en yakın müttefiki haline geldiler. Türkiye Kırmızı Çizgi ilan ettiği halde, Kerkük ve Musul’a girdiler… Peşmergeler bu iki kenti nerdeyse yağmaladılar, nüfus kayıtlarının bazılarını imha edip, bazılarını götürdüler… Nitekim Kerkük fiilen Kürt gurupların yönetimine verildi ve kente Kürt Vali seçildi.’

Böylece Ecevit döneminde çizilmiş olan Kırmızı Çizgiler Barzani ve Talabani tarafından çiğnenmiş ama Erdoğan siyasetinin buna sesi çıkmamıştı.

Bu yetmedi; 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de görevli 1 Yüzbaşı, 2 Üsteğmen ve 8 astsubay, ABD’li askerler tarafından gözaltına alındı.

Bu da yetmedi; gözaltına alınan Türk askerinin başına çuval geçirildi, üstelik Barzani ve Talabani peşmergelerinin gözetimi altında.

Bunlar da yetmemiş gibi, başına çuval geçirilmiş Türk Askeri’nin resimleri çekilerek tüm dünyaya servis edilmişti; 4 Temmuz ABD’nin kuruluşu olan 1776’nın yıldönümüydü…

Erdoğan siyaseti bu olay karşısında ABD’ye nota verilip verilmeyeceğini soran gazetecilere; ‘bu müzik notası değil’ diyecektir. Savaşa yol açan Irak’ın kitle imha silahlarına gelince, bu iddia hiç bir zaman kanıtlanamadı…

Sina Gürel; ABD Türk Askeri İstemiyor…

1991 ve 2003 Körfez savaşları, bu savaşlarda Türkiye ve ABD’nin almış olduğu pozisyonlarına bakıldığında, Amerika’nın tarihin hiçbir döneminde Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesini istememiş olduğu açıkça görülür…

Neden ABD Türk Ordusu’nun Irak’a girmesini istemiyordu?

Bir savaşta Türk Ordusu’nun Irak’a girmesi demek, her hal ve şartta Musul ve Kerkük’teki tarihsel haklarını yeniden elde etmek için harekete geçecek anlamındadır. Öyle ya, 30 Ekim 1918’te Mondros Ateşkesi imzalandığı zaman Musul Türk topraklarıydı ama Osmanlı Padişah’ın fermanıyla savaş yapılmadan İngilizlere teslim edilmişti. Bu tarihe not düşülmüştü.

Günü geldiğinde bu defter yeniden açılabilecekti; işte bu riski göze alamayan ABD bu nedenle Türk Ordusu’nun Irak’ta bulunmasını hiç istememişti…

Peki ABD bu işi nasıl başarmıştı yani hem Türkiye üzerinden harekat yapmayı hem de Türk Ordusu’nun Irak’a girmesini engellemeyi?

Öyle ya ABD’yi destekleyen Türkiye’de kamuoyu ‘mademki bu desteği veriyoruz, öyleyse Musul ve Kerkük’teki tarihten gelen haklarımı alalım bari’ demeyecek miydi?

ABD bu işi Türkiye’deki siyasi iktidarlar eliyle başardı; hem harekat yaptı, hem Türkiye’deki üsleri kullandı, hem Irak’a ambargo uygulatıp sıkıştırdı hem de Türk Ordusu’nun elini kolunu da bağladı…

1’nci Körfez Savaşı’nda bu oyunu ABD adına Özal oynamıştı; Türk Ordusuna olası bir savaşta siyasi direktif vermeyerek saf dışı bırakmıştı. Zaten Genelkurmay Başkanı Orgeneral Torumtay bu nedenle istifa etmiş ve ‘şak derse tak der yaparım’ diyen zihniyetler iş başına getirilmişti.

2’nci Körfez Savaşı’nda bu oyunu ABD adına bu kez Meclis’te siyasi dengeleri değiştirme gücüne sahip herkes adına Gül ve Erdoğan oynamıştı; önce ‘hayır’ denilen tezkere ile bırakın Türk Ordusu’nun Irak’a girmesini, ABD’nin Türk Ordusu’na saldırmasının bahanesi yaratılmış, 20 Mart günü ‘evet’ denilen tezkere ile de Türkiye’nin bütün desteği ABD’ye verilmişti.

1 Mart ile 20 Mart arasında ne olmuştu derseniz, Erdoğan Başbakan olmuştu…

Gelin şimdi bugüne..

1 Mart için ne diyorlar; ABD Türk Ordusu’ndan intikam alıyormuş..

Niye ki?

Bu ABD 1 Mart’ta ne istediyse 20 Mart’ta almadı mı ki..

Şimdi 1 Mart için ne diyorlar; ABD Türk Ordusuna kurulan kod Ergenekon kumpasını bu yüzden desteklemiş..

Niye ki; daha geçenlerde AKP yönetiminden Cemil Ayvalı ekranlara çıkıp ‘Türk Ordusunu Fetö’ye kırdırdık’ demedi mi.. Ardından AKP’li Vekil Abdurrahman Kurt, ‘Cemaat, ABD, AKP bir olduk, Türk Ordusunun böylece vesayetini kırdık demedi mi..

Yeni?

1 Mart bir tezgah.

Irak kuzeyinde Barzani’ye devlet yolunu açabilmek için kurulmuş bir tezgah.

Türk Ordusu’nun Irak kuzeyine harekat yapmasını engelleyebilmek için kurgulanmış bir tezgah.

Nitekim, 2003’ten 2019 yılı Pençe operasyonlarına kadar Türk Ordusu’nun Barzani bölgesinde sınır ötesi harekat yapmasına izin verilmemiştir. Bu arada Barzani Kerkük’ü yağmalamış, önce Federasyon ardından bağımsızlık referandumunu yapmış, Barzani devletinin tezkeresini cebine koymuştur.

Neyin sayesinde, 1 Mart tezkeresi sayesinde..

Peki bu tezkere geçmeli miydi?

Ayırın ABD’yi, ayırın ABD’nin Türkiye’de konuşlanmasını, ayırın ABD’ye verilecek askeri üsleri.. Türkiye asla böyle bir pazarlığa girmeyecek, kendi ulusal harekatını önceleyecekti. Bu tezkere Türk Ordusuna sınır ötesi harekat yetkisi vermesi açısından geçmeliydi. Kaldı ki dönemin Başbakanı Ecevit ve Devlet Aklı’nın kararı buydu. Kerkük işgal edilirse Türk Ordusu girecekti. Barzani devlet kurmaya yeltenirse Türk Ordusu girecekti. Musul’daki Türk varlığı tehlikeye düşerse Türk Ordusu Irak kuzeyine girecekti. PKK terör örgütü bölgede güç kazanırsa Türk Ordusu sınır ötesi harekat yapacaktı ki zaten Kırmızı Çizgiler işte buydu.

Sonuçta ne oldu, Devlet Aklı’nın çizdiği Kırmızı Çizgiler ABD desteğindeki Barzani peşmerge postalıyla çiğnendi, Türkiye izledi izledi ve hep ABD’ye destek verdi.

Yani?

BOP işledi, işletildi, işliyor..

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Başa dön tuşu