Haham’ın Sırrı.. ‘Tanfer’

Zekeriya Öz’ün kumpas davasında adı geçen Tanfer-Güney İkilisi Derin Köstebekler..
“Strateji Dergisinde, üçüncü sayısında, biz “Naylon Katil” diye bir haber yayınladık. Fakat, “Naylon Katil Fehriye Erdal“ diye böyle bir şey, Strateji de. Fakat onu Veli paşayla on yıllık arkadaşı olan Yalçın Tanfer getirmişti, fakat bana değil, Ümit Oğuztan’la o zaman bi dönem görüşüyordu.
Ama Yalçın’ın getirdiğini, Tanfer’in getirdiğini çok iyi biliyorum. Yani kendileri de zaten Turgut Büyükdağ da Ümit Oğuztan da söyledi.” Haham Tuncay Güney, 2001 Polis sorgusu
Şimdi..
Yalçın Tanfer’in karanlıklar dünyasında gezinen bir köstebek olduğu ve ilişkilerinin de kendisi gibi karanlık olduğu açık ve nettir.
Bir başka köstebek olan Tuncay Güney’in de arkadaşıdır.
Evet, bunu biz değil Tuncay Güney söylüyor. Üstelik bu iki köstebeğin uzun yıllara dayalı müşterek bir tanıdıkları var ve bütün oyun bu tanıdık üzerine kurulu; Veli Küçük, emekli jandarma tuğgenerali Veli Küçük, iddia olunan Ergenekon Terör Örgütünün sözde lider kadrosundan ve halen aynı soruşturma kapsamında tutuklu.
Tuncay Güney’in anlatımlarına göre Veli Küçük’le Kocaeli Alay Komutanı iken tanışmışlar, yani 90’lı yıllar…
Dolayısıyla Güney Küçük’le tanıştığında, Tanfer çoktan Veli Küçük’ü tanıyormuş. Ama ne gariptir ki bu Yalçın Tanfer resmi ifade olarak hiç Tuncay Güney’den bahsetmedi bize, ne de Veli Küçük’le olan ilişkisinin boyutundan.
Zaten bu Tanfer Şanlı Urfa’daki gerek jandarma gerekse mahkeme beyanlarında, ne Veli Küçük’ten ne de tanıdığı bir başka generalden bahsetti.
Hayret, köstebekliğin raconu bu olsa gerek!
Tuncay Güney Tanfer’i tanıyor, Tanfer de Güney’i. Bu tanışıklıktan haberi olamayan tek kişi biziz sanırım, öyle ya ne polis sorgusunda ne de savcılık sorgusunda böylesi bir ilişkiden bahseden var…
Olsun, biz araştırdık ve bu tanışıklığın ilk ipuçlarını bulduk. 2001 polis sorgusunda, bu ipuçlarını bize Tuncay Güney veriyor, işte o sorguda Güney’in söyledikleri ;
Sorgucu : Kürşat Yılmaz’la Alaattin Çakıcı’yı ele alırsak?
T.G. : Kürşat Yılmaz da, benim gözlerimle gördüğüm şahit olduğum, Yalçın Tanfer’e benim yanımda söylemiş olduğu “Oğuz Yorulmaz’a bir mektup ver”, bu mektupta, işte “Veli abinin, komutanın selamı var”, Turgut Büyükdağ bir buçuk milyon dolar mı neydi TYT bankı dolandırdığı için çarptığı o parayı tahsil etmesi. O da ona dedi ki “bundan sonra böyle bir yolsuzluk yoktur”, Ahmet Büyükdağ’a cevap olarak..
Sorgucu : Kim onu diyen?
T.G. : Kürşat Yılmaz, ama kime dedi; Yalçın Tanfer’e, Oğuz Yorulmaz’a, Ömerlere, onlara, özel timci çocuklara dediğini biliyorum. Hakikaten de ondan sonra Kürşat Yılmaz’ın adamları adamı rahatsız etmedi. Ondan önce Kürşat Yılmaz’ın adamları adamın hanımının arabasını taciz ettiler. Şoförü iyi hatırlıyorum, yüz seksen C mi ne böyle eski kasa mersedesi vardı.
Bunun şöförü çocuklarını okuldan alıp eve getirirken arabayla ona taciz ediyorlar, indiriyorlar, Kürşat abinin selamı var diyorlar. Ama ondan sonra kati suretle Kürşat Yılmaz onu şey yapmadı, tehdit etmedi. Sedat arası açık Alaattin Çakıcı’yla, Nuriş de bir bardak suda boğuldun, dediğini bana söyledi zaten.
Ben birkaç sefer Savaş Çakır senle görüşmek istiyor, dediğimde elini öpmek için, Alaattin Çakıcı’nın selamı var, Veli babanın elini öp, O bizim babamızdır, filan. O dedi katiyen görüşmem, blöfçü entrikacı o dedi. Savaş’ı hiç sevmiyor. O güvenilir olarak görmüyor.
Ayrıca dedi ki, Alaattin Çakıcı yanlış yaptı yanlış dedi, gidip de dedi Dündar’ın kızını öldürmeyecekti, dedi. Dündar’dı onun babası demi, ben yanlış söylemeyeyim, Dündar Kılıç’tı, şey yapmayacaktı diye bunu söyledi…”
İfade böyle..
Sonradan Turgut Büyükdağ’ın; Yalçın Tanfer benden 100 bin dolar aldı” dediği olay bu olsa gerek. Arada raconu kesen Kürşat Yılmaz, ifadeler öyle gösteriyor.
İfadeler açık, ilişki ve irtibatlar açık ama çözülmedi, davalar açıldı ama bu karanlıklar aydınlanmadı henüz…
Güney 2001 yılı polis sorgusunda, ikinci kez “Tanfer” adını Sabancı suikastı ile ilgili olayları anlatırken kullanıyor. Nasıl mı, işte Güney’in söyledikleri;
S. : Hüseyin Pepekal kimin adamı?
T.G. : Hüseyin yüzbaşı, Hüseyin yüzbaşıydı herhalde onun adı, ben tabi kendisini hiç görmedim. Doğu Perinçek’e göre de askerlere, bu gruba göre de özel kuvvetler komutanlığının adamı…
S : Yani yine Veli Küçük’ün adamı?
T.G. : Hayır, Veli Küçük özel kuvvetler komutanlığında değil, Engin Alan o dönem yeni atanmıştı özel kuvvetler komutanlığına…
S : O zaman bunlara gene TSK …?
T.G. : Tabi, fakat, şimdi TSK’da Özel Kuvvetler Komutanlığı farklıdır, bu cunta farklıdır. Bir rivayete göre, bu cuntanın içinden bir general düzeyinde birisi, özel kuvvetler komutanlığının başkan yardımcısı olduğunu biliyorum, ama isim olarak değil, yani barışık dönemlerinde bunların birbirleriyle araları bazen nane molla olur.
S : Peki kim sana bunu anlattı?
T.G. : Şeyi mi senaryoyu mu?
S : Bu olayı yani…
T.G. : Bu olayı o zaman Doğu Perinçek anlattı. Doğu Perinçek zaten klasörde antetli kağıtta, şöyle iki tane siyah klasörde dosyaları geldi Veli paşaya. Biz bunu getirdiğimizde…
S : Tamam da dosyalar ne, resmi makamlardan mı alınma?
T.G. : Tabi ki bütün kağıtlar vardı. Resmi evraklı yazılardan birisinde de böyle bir yazıda vardı zaten, hatırlıyorum, çünkü çok iyi hatırlıyorum. Veli Küçük’e de bunları getirdiğimde ’’ben bir kopyasını alırım, çünkü çok iyi şey yaptım, Veli Küçük’e de bunları getirdiğimi, kendisinin de aynı şeyleri düşündüğünü, Doğu Perinçek’le aynı şeyleri düşündüğünü ve bana da yüzbaşı Pepekal’a saldırılmasını söyledi.
Yüzbaşı Pepekal’a saldırdılar. Ondan sonra hep uyuşturucu olayını da teyit etti ve bunlar yanlış yapıyorlar, dedi. Fakat bu dosyalar geldikten sonra, kendisine Şevket Sabancı’yla Veli Küçük direkt ilişki kurduklarını …
Şevket’e de bu dosyaları gönderiyorum, benden de zaten yardım istiyordu“ dedi Veli paşa. O zaman en son Veli Paşa Sabancı ailesiyle görüşemiyor muydu, tam bilemiyorum ya da bir problem mi vardı. Strateji Dergisinde, üçüncü sayısında, biz “Naylon Katil” diye bir haber yayınladık.
Fakat, “Naylon Katil Fehriye Erdal“ diye böyle bir şey, Strateji de. Fakat onu Veli paşayla on yıllık arkadaşı olan Yalçın Tanfer getirmişti, fakat bana değil, Ümit Oğuztan’la o zaman bi dönem görüşüyordu. Ama Yalçın’ın getirdiğini, Tanfer’in getirdiğini çok iyi biliyorum. Yani kendileri de zaten Turgut Büyükdağ da Ümit Oğuztan da söyledi. Niye adam bunları kazıklayıp gidince bana döndüler, sen bunları Veli paşaya anlat dediler. O sayıda Yalçın Tanfer’in getirdiğini şey yaptım fakat..
S : Neyi getirdi?
T.G. : İşte yayınladık, saptırdı, yani manipüle etti şeyi. Onun yüzünden Beşiktaş Devlet Güvenlik Mahkemesi soruşturma açtı dergi hakkında, Strateji hakkında, ama yalan bilgilerdi, manipüle amaçlı. Fakat bence tarafsız bakmak gerekirse, Yalçın Tanfer’e de bu resimleri ve manipüle edilmesini söyleyenler Veli Küçük’tü. Çünkü Yalçın Tanfer’e daha önceden Karadeniz bölgesinde yakalanan bazı fotoğrafları vermişti Veli paşa. Turgut Büyükdağ da orda, kışladaydı, ondan haber yapmışlardı.
S : Ne fotoğrafı?
T.G. : Terörist fotoğrafları, ama bu terörist meselesi değil. Veli paşa ne yapıyo; Turgut Büyükdağ’ı tamamen kucağına oturtuyo. Sen benim dostumsun, öyle şey yapıyo. Ondan sonra istediğini yayınlatabilecek. Manipüle öyle gidiyo, aynı fotoğrafları…
İfade böyle..
Polis sorgusunun bu bölümünde, yılların jandarması olarak bizim dikkatimizi çeken iki husus var; biri, polis “olayı anlat” derken, Güney’in soruyu anlamayıp; “neyi senaryoyu mu”, diye sorması.
İkincisi de Yalçın Tanfer hakkında polisin hiç soru sormaması. Hâlbuki terörist resimlerini getiren Tanfer, Strateji dergisinde olayı maniple eden Tanfer, ama Tanfer hakkında hiç soru yok, bu ilginç.
Doğal olarak bu ifade; bir yandan, soruşturmaya dayanak olan “Ergenekon belgesinin bir senaryoya dayalı olduğunu”, Tanfer hakkında hiç soru sorulmaması da, “Tanfer’in bu senaryonun içinde bulunduğunu” düşündürüyor bize.
Gizli saklı bir niyetimiz yok, alınan ifade bu, polisin sorgudaki tavrı bu, Tanfer bu, Güney bu, söyledikleri de bu…
Tuncay Güney’in 2001 yılında yapılan polis sorgusunda üçüncü kez “Yalçın Tanfer” adı, yine Kürşat Yılmaz-Turgut Büyükdağ olayında geçiyor;
“S. : Mafya gruplarıyla ilişkileri ondan bahset. Diğerlerini tek tek dinleriz. ilk sırada kimi koyuyorsun?
T.G. : İlk sırada Sedat Peker’i koyuyorum. En iyi adamı Sedat Peker. Laftan çıkmaz sözden çıkmaz Veli paşanın. Bir dediğini iki etmez Sedat Peker. Ondan sonra en iyi adamı, şimdi sıraya göre koyucam ki şey yapmıyayım şey, Sami Hoştan, Diraj Ali ama geldi gitti. Politikaları çok tutmuyo.
Bak o üç mü olur dört mü olur, sırasına bi şey söyliyemem. Ondan sonra bu altıncı filodaki Havacı Oğuz. Aslında bak bu altıncı filo da Sedat Peker’in uzantısı, yani altıncı filo diye bir şey yok. Bi de o Şenol Acarlar var. İşte onlara da ayrı bir hava veriyo, Sedat Peker’den ayrıymış gibi, ama kendileri şey değil, siz söyleyin, Sedat Peker’e düşman filan değiller. Tabi ki onlar da o bölgenin havasını teneffüs ediyorlar. Kim var, onlar var. Sedat Kürşat Yılmaz’la görüştüğünü, ama şimdi Kürşat Yılmaz’la arasının hiç iyi olmadığını.
En son o Turgut Büyükdağ olayında anlattım ya, mektup yazmıştı. Şey o, Yalçın Tanfer mektup yazarken general Veli Küçük benim yanımda söyledi;”Kürşat’a söyleyin, Turgut Büyükdağ’ı sıkıştırmasın, kapatsın bu dosyayı” diye.
Ondan sonra Kürşat YILMAZ var. Kürşat Yılmaz’la ilişkileri de şey sağlıyo, Ali İhsan amcanın oğlu Levent. sık sık gider o . Zaten şey de yatıyordu, Veli paşa Bilecik’teyken, ilk zamanları Çanakkale’den taşındığında, Eskişehir de yatıyordu. Eskişehir cezaevinin de şeylerini yapıyordu, işlerini yapıyordu çocuk…
S : Levent soy ismi ne?
T.G. : Levent Uslukol. Uskol pardon Uskol. Onların soyadı Ali İhsan amcanın oğlu…
S : Alaattin Çakıcı?
T.G. : Alaattin Çakıcı var. Alaattin Çakıcı’yla Dündar Kılıç, kızı öldürüldüğünden dolayı, arası nane molla. Alaattin Çakıcı’yla yani kendisiyle görüşmüyor. Alaattin Çakıcı’nın sıfıra indiğini düşünüyo. Savaş Çakıcı’yı sevmiyo, entrikacı olduğu için. Kendisinin güvene itimat etmediğinden dolayı.
Gencer Çakıcı’yı zaten Alaattin Çakıcı’nın tetikçisi olarak…Bana şu yakın dönemde de Gencer Çakıcı ile Alaattin Çakıcı’nın arasının açık olduğunu söyledi, araları kötüymüş herhalde başka kim vardı?
S : Diraj Ali yle ilgili son Veli Küçük’le irtibatları?
T.G. : Bu ara Diraj Ali’yle arası Ali Müfit Gürtuna’dan dolayı arası açıktır. Çünkü inşaatına da malzeme herhangi birşey yapmıyor. Veli paşa BUFOLO operasyonunda “ben Diraj Ali’ye yukarıyla konuşurum“ her ne kadar dediyse de, konuştuğuna da inanmıyorum. Görüşmemiştir Veli Küçük, çünkü çok bütün konulara temkinli yaklaşan birisidir.
S : Kürşat Yılmaz la Alaattin Çakıcı’yı ele alırsak?
T.G. : Kürşat Yılmaz da, benim gözlerimle gördüğüm şahit olduğum, Yalçın Tanfer’e benim yanımda söylemiş olduğu “Oğuz Yorulmaz’a bir mektup ver”, bu mektupta “işte Veli abinin komutanın selamı var”, Turgut Büyükdağ bir buçuk milyon dolar mı neydi TYT bankı dolandırdığı için, çarptığı o parayı tahsil etmesi. O da ona dedi ki, “bundan sonra böyle bir yolsuzluk yoktur “…,”
Sorguda alınan ifade böyle..
Güney aslında, Turgut Büyükdağ’ın sonradan ileri sürdüğü, “100 bin dolarlık haraç” olayına da ışık tutmuş oluyor bu ifadesiyle.
Gönül isterdi ki bu sorguda Yalçın Tanfer de olsun ve bize anlatılmayan gerçekler gün yüzüne çıksın, ama olmuyor ki bu dilek, çünkü köstebekler gün yüzüne her zaman çıkmıyor…
Hatırlarsanız, bu polis sorgusunun işkence altında yapıldığı yolunda medyada haberler yer aldı ve konuya ilişkin bilirkişi raporuna da yer verildi. Aslında işkenceden öte, bize sorarsanız, uzmanlarımız bu ifadeyi satır satır okumalı ve “yönlendirme” olup olmadığını gün yüzüne çıkarmalı.
Çünkü bu önemli.
Yönlendirme derken kastımız şu; Tuncay Güney bu ifadeyi kendiliğinden mi veriyor, yoksa ifade alan polisler mi Tuncay Güney’in belirli konularda, belirli kişilere yönelik konuşmasını mı istiyor? Güney yönlendirildiyse eğer, bu durumda polislere sormak gerek, neden diye?
Kaldı ki sorgu çözümünü bir bütün olarak incelediğimizde bir Ergenekon meselesi olduğunu, Veli Küçük ile Doğu Perinçek’in bu meseleye çekilmeye çalışıldığını açıkça görmek mümkün, aralara da Sedat Peker gibi, Sami Hoştan gibi ve Kürşat Yılmaz gibi isimleri serpiştirilmiş gibi görülüyor.
Ama neden, işte bunu henüz bilmiyoruz…
Güney ile Tanfer arasında çok ilginç bir bağ daha var. Bu ilginç bağ, belki de bilmeden 1nci iddianameye de konu olmuş. Şüphelilerden Semih Tufan Gülaltay anlatıyor, şöyle ki;
“ Tuncay Güney Yozgat Cezaevinde iken beni ziyarete geldi. Kendisini binbaşı olarak tanıttı. Özel Harp Dairesinde görev yaptığını söyledi. Hatta kendisinin Veli Küçük’ün emrinde çalışan istihbarat görevlisi olduğunu söyledi. Tuncay Güney, bende “bazı işler yaptırabilecek türde insanlar aradığı” şeklinde izlenim bıraktı…”
Tanfer’in de kendisini “Hilmi Özkök’ün özel istihbarat elemanı” olarak tanıttığı dikkate alınacak olursa, ne kadar da birbirilerine benziyorlar değil mi, bu Güney ile Tanfer…
Ben gerçekten merak ediyorum, acaba rahmetli Adil Serdar Saçan Tanfer’i tanır mı, gerçekten gün yüzüne çıkması gereken bir konu bu, tıpkı Hilmi Özkök’ün Tanfer’i tanıyıp tanımadığı gibi.
Peki ya Hanefi Avcı, o Tanfer’i tanır mı?
Buradan yetkililere soruyoruz, Yalçın Tanfer’i tanır mıydınız, anlatın bize, kimdir bu adam!
Kitap: Ya Gazi Paşa Duyarsa