İş Döndü Dolaştı.. ‘Ona Geldi’

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Biz, ‘4 maddeyi değiştirelim’ demiyoruz. Bu maddelere ‘zinhar değiştirilemez’ demek gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. ‘Bu doğru bir şey mi değil mi gelin bunu tartışalım’ diyoruz’ demiş.. daha yeni, geçtiğimiz ayın başında..
Yani?
Seçim bitti, siyaset bitmedi, süreç devam ediyor.. Buradan yola çıkılarak yarınların ne getirip ne götüreceğini söyleyebilmek artık bir kehanet değil aksine ayağı yere sağlam basan bir aklın isabetli bir öngörüsü olarak kabul edilmelidir.
Yaşanılacakları görür gibi oluyorum…
İlk hedef anayasa, ‘Bu anayasa çok değişti, yamalı bohça gibi oldu, Yeni Türkiye’ye hiç yakışmıyor, daha çağdaş daha demokratik, herkesi kucaklayan, herkese hitap eden yeni bir anayasa yapılması şart oldu’, diyerek söze başlayacaklar… Bu da az gelir deyip, ‘Kürt Sorununu kimse çözemedi, nihayet biz çözeceğiz’ ifadeleriyle anayasayı A’dan Z’ye tartışmaya açacaklar… hatta buna ‘Alevi sorunu da var, hazır yola koyulmuşken bunu da çözelim, diyecekler…
Ve başlayacaklar anayasanın önce başlangıç kısmında yer alan ve ‘Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda..’ diye başlayan değerlerimizi ekranlarda tartışmaya…
Tabii burada karşılarına ilk çıkacak olan ‘Türk ve Atatürk’ olacak. Diyecekler ki ‘Türkiye’de sadece Türk yok, her zaman söyledikleri gibi ‘Ermeni var, Rum var, Yahudi var, Arap var, Kürt var, Çerkes var… Biz öyle bir anayasa yapalım ki herkesi kucaklasın diyecekler, ‘Türk’ ulus devlet kimliğiyle Atatürk değerimizin anayasadan çıkarılması gerektiğini söyleyecekler…
Bunu bayrak tartışmaları ve ordu tartışmaları izleyecek, ‘Niye bayrağın adı Türk’, ‘Niye ordunun adı Türk’, demeye başlayacaklar. Zaten Aziz Pabuşçu dememiş miydi ‘AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk’ diye, işte bunu anayasal teminat altına almaya kalkışacaklar.
İlk akıllarına gelen isim ‘Türkiye, Türkiyeli, Türkiye Bayrağı, Türkiye Ordusu’ olacak ama… Baştan beri izlediğimiz tarihsel sürece baktığınızda bu iş burada bitecek mi sanırsınız?.. Bunu ‘neden Türkiye’ tartışmaları izleyecek çünkü başında Türk var, işlerine o da gelmeyecek!..
Üstelik ‘Türkiye’ demek Türk’ün yeri demek tıpkı Kemaliye gibi, tıpkı Osmaniye gibi. Bu durumda iş ‘Anadolu’ demeye kadar gider, ‘Anadolu Bayrağı, Anadolu Cumhuriyeti, Anadolu Ordusu’ gibi. Etnik kimler, din ve mezhepler üzerinden giden bu ayrıştırma sonunda işi ‘Anadolu Birleşik Devletleri’ demeye kadar götürür!..
Böyle giderse eğer bu işin sonu nereye varır, biliyor musunuz?..
Hatırlıyorsunuz değil mi,e-devlet sitesi üzerinden Anadolu’da yaşayan tüm insanlarımızın son yüz yıllık soy geçmişini dünyaya açtılar yani kim Türk kim değil, herkes biliyor artık, kim gerçek Kürt kim değil, onu da herkes biliyor şimdi. Sadece bu değil, devamı var… Yine tüm insanlarımızın özel verilerini bankalar, okullar, hastaneler, devletin tüm kurum ve kuruluşlarında veri girişiyle arşivlediler.
Baksanıza telefon açtığınızda bile ‘merhaba, hoş geldiniz’ denilerek adınızla sanınızla hitap ediliyor… Bunu yapan telefon şirketi, bir de bunu yapanın devletimizi yöneten güç olduğunu düşündüğünüzde gerisini görmek artık hayal gücünüze kalıyor. İşi daha da sağlama almak için özel hastaneler üzerinden parmak izlerimizi de aldılar, bunu da verilere eklediler.
Dahası da var…
Bir dönem zırhlı korumaya alınmış savcı Zekeriya Öz üzerinden kod Ergenekon soruşturmasıyla yarın devletimizi yönetmesi olası tüm üst düzey şahsiyetlerin ailelerinden yakın çevrelerine, mali durumlarından sağlık durumlarına kadar ne var ne yoksa hepsini kayda aldılar, bunları da o verilere eklediler. Buna güvenlik stratejisinde ‘Biyografik istihbarat’ deniliyor, kişisel bazda veri toplamak, daha sonra bunu gerektiği yer ve zamanda bu şahsiyetlere karşı şu ya da bu şekilde kullanmak!..
Neden yaptılar bunu, neyin hazırlığı bu, bu veriler kime karşı kullanılacak?..
Apaçık belli ki bu siyasi ayak böyle yol almayı sürdürürse eğer, ‘Türk’ olanların ister ’Ne mutluyum ki’ desin ister demesin, Türk olması yetiyor zaten, bu veriler bu siyasetin hedefinde olan herkes ve her şeye karşı kullanılabilir ve bu durumda bırakın bir lokma ekmeği Türk’ün nefes alması bile artık kolay olmayabilir.
Allah aşkına bu gözlerimize indirilen perde ne sinsidir ne kalleştir ki göz görmüyor, kulak duymuyor, akıl yarını göremiyor!.. Daha dün Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş,’30 Ağustos, halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir’ demedi mi? Bu ne demek?..
Bu Cumhuriyeti kuran Türk Ordusu ve Türk Milletinin bu büyük zaferine karşı bu siyasi ayağın almış olduğu tavrı ve bu zihniyetin artık gizlenmeye gerek bile duymayan bir cüretle ortaya çıkışını gösterir bir işaret demek!..
Peki kim bunlar?..
Bunu laik-anti laik tartışmaları üzerinden Müslüman Türk toplumunun bir kesimine mal etmek mümkün değildir. Bunu AKP’li olmak ya olmamakla da açıklayabilmek mümkün değildir. Bu doğrudan doğruya ‘keşke Anadolu Yunan işgalinde kalsaydı’ ya da ‘keşke Yunan galip gelseydi’ diyen bir zihniyetin Türk Milleti ve devletine karşı açıktan tavır alışıdır.
Dedim ya bu bir kehanet değil, gidişattır, ayağı yere sağlam basan bir aklın isabetli öngörüsü, ‘Ne Mutlu Türk’üm’ diyerek çarpan bu yürekte oturmuş ağır bir endişenin sesidir. Bu da aklınızda bir köşesinde bulunsun.
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı yazar