Erdoğan.. Başbuğ.. ‘Unutulmayanlar’

Şimdi tarih: 19 Haziran 2010.
ABD’nin Çekiç Gücü konuşlandırdığı 1991’den günümüze varlığını koruyabilen bu kamplardan gelen teröristler, Tekeli’de konuşlu bir piyade taburumuza saldırdı.
11 askerimiz şehit düştü. Bugün Barzani’yi kucaklayan Erdoğan, o gün yanında Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ olduğu halde Şemdinli’ye geldi. ‘Nereden çıkmış bu teröristler’ diyerek, merakla eğilip aşağıya doğru baktığında, teröristleri ve ana eylem üssü olan Hakurk’u gördü. Hatırlayın mevzi içindeki Erdoğan’ı, hatırlayın İlker Paşa’nın eliyle Hakurk’u nasıl işaret ettiğini.
Ne yapılması lazımdı? Derhal sınır ötesi harekat!
Yapıldı mı? Yok!
Hatırlayın kaç kere Dağlıca ve Aktütün karakollarına saldırı yapılmış olduğunu, kaç şehit verdiğimizi hatırlayın. Buna karşılık 2002-2019 yılları arasında yani Pençe operasyonlarına gelinceye kadar, Şemdinli’yi kuşatmış olan terör inlerine karşı sınır ötesi bir harekata izin verilmemiş olduğunu da bir hatırlayın.
‘Olur mu efendim, Şubat 2008’de bu siyasete rağmen Büyükanıt sınır ötesi harekat yaptı ya’ diyorsanız… Bu siyaset yeniden iktidar olduktan yapılan bu zamansız harekat, kod Ergenekon kumpasıyla birlikte komuta heyetinin hedef alınması üzerine, kendini aklayabilmek ve çarkın ardındaki siyasi parmağı örtülemekten öte amacı olmayan bir çırpınıştır. Bu harekatın daha önce hedef gösterilen Barzani devlet yapısıyla hiçbir ilgisi yoktur. Yine dağdaki terörist hedef alınmış, Şehit pahasına yapılan bu harekatın sonucunda örgüt yok olmamış, ama bu siyaset ve kumpas yoluna devam etmeyi becerebilmiştir.
Elbet o günlere de geleceğiz, yahu ta yıllar önce Uğur Mumcu bu işin sonunun kötüye varacağını kör gözlerin göreceği, sağırların duyabileceği güçlü bir sesle haykırmıştı;
“Çekiç Güç’e ‘Evet’ dedikten sonra ‘Kuzey Irak’ta Kürt Devleti’nin kurulmasına karşıyız’ demenin bir anlamı var mı? Kimi inandırır bu sözler? Çekiç Güç’ün amacı, ‘Federe Kürt Devleti’nin kurulması ve kurulan bu devletin Batı askeri gücüyle korunmasıdır. Bu sonuç, Kürtler açısından Kürtlere özerklik veren 1920 Sevr Anlaşması’nın 64’ncü Maddesinin gerçekleşmesidir…”
Bu haykırışı duyan olmuş muydu? Yok!
Şimdi duyan var mı? Yok.
15 Ağustos 1984’te, Özal ‘üç beş eşkıyanın işi bu’ deyip geçiştirmiş, ardından tatile gidip uyumuştu. 19 Haziran 2010’da Erdoğan ise hem teröristleri hem de inlerini görmüş, ama ne yazıktır ki harekat emri vereceği yerde o da tatile gidip uyumuştur, hatırlayın.
Bu pencereden bakarak, 2023’e doğru giderken ‘AKP bir dava’ diyorsanız, bazıları da çıkıp ‘bu yüzyıllık bir davadır’ diyorsa eğer, bu davanın çıkış noktasının yurt içinde Hakkari/Şemdinli, yurt dışında Irak kuzeyi/ Barzan olduğundan hiç kuşku yoktur.
Eğer ki siz, şu yazılanların çok ötesinde bilgilere sahip olduğunuz halde, Diyarbakır’a üstelik Barzani’nin ayağına kadar gidip ‘Kürdistan, Şemdinli, Barzani’ diyerek söze başlıyorsanız, bu söylemlerinizin altına yatan bir mesaj mutlaka vardır. Ki, bu çift taraflı bir mesajdır; bir kanadı tarikata, diğeri kanadı ABD/İsrail’e açılan ikili mesaj.
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı Yazar