Güvenlik

Nil’den Fırat’a.. ‘Devlet Oyunları’

Bugün Türkiye’de yaşanılanları siyasi tarihin teo-stratejik penceresinden bakılarak çözümleyebilmek hepimiz için zor, ancak gençler için daha zor.

Yaşanılanları salt akademik araştırma sonuçlarıyla yan yana getirmek bize büyük resmi açıklamaya yetmiyor. Çünkü olayların derin bir coğrafyası var, bu coğrafyanın etnik, dinsel ve mezhepsel yönleri var, daha önemlisi küresel esen rüzgarın etkileri var. Gençlik zorlanıyor, bugünün tarihsel bağlarını görebilmekte, binlerce yıl öncesiyle bugün arasındaki anlamlı bağı kurabilmekte haklı olarak zorlanıyor.

Kimse anlatmıyor ki..

Özal ile Erdoğan arasında devreden siyasetin işin aslı birbirinin devamı olduğunu, bugün sokakta top koşturan çocukların dahi haritasını görse hatırlayacağı Büyük Ortadoğu Projesi’nin ülkemiz topraklarından nasıl çıkış aldığını anlatmıyor.

Sadece bu değil..

Bugün Irak ve Suriye’deki yaşanan savaş ve milyonlarca insanın can kaybı karşısında Haçlı dünyasının neden sessiz kaldığını, hatta böylece gönüllü verilen bu acımasız desteğin perde arkası aralanmıyor. Uygulanan savaş stratejilerinin kutsal kitap İncil ve Tevrat’ta yer alan Yeşaya’nın öngörülerine dayandığı gerçeği ise bir sır gibi saklanıyor.

Bugün biz, sadece sığınmacıları görüyoruz ama Özgür Suriye Ordusu’nun varlığını görmüyoruz.

Biz PKK terör örgütünü görüyoruz ama ardındaki Taşnak hücrelerinin nereye kadar uzanmış olduğunu göremiyoruz. Fettulahçı terör örgütünü hep duyuyoruz ama örgütü göremiyoruz. Kaynak satışları, Heybeliada Ruhban Okulu, Fener Rum Patrikliği, özel okullar, dinsel, etnik ve mezhepsel ayrımcılık, Irak ve Suriye kuzeyine yapılan sınır ötesi harekat.. hepsini duyuyor, görüyoruz ama tüm bunların bizi nereye sürükleyeceği akla gelmiyor çünkü kimse söylemiyor.

Üç bin yılın 365 günde anlatılabilmesi mümkün değil gibi ama deneyeceğim, kısa ve öz, haydi başlayalım..

1980-1988 yılları arasında İran ile Irak’ı savaştırdılar… Çünkü Tevrat öyle söylüyordu;

‘Amots oğlu Yeşaya’nın Babil’le ilgili bildirisi: Feryat edin! Tanrı diyor ki, Kötülüğünden ötürü dünyayı, suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım. Gümüşe değer vermeyen, altını sevmeyen Medleri onlara karşı harekete geçireceğim.[1]

Medler İran, Babil ise Irak’tır…

1 ve 2’nci Körfez savaşlarıyla Irak’ı yakıp yıktılar, bir milyonu aşkın insanı öldürdüler, Bağdat’ta taş üstünde taş bırakmadılar, kadınlara tecavüz ettiler… Çünkü Tevrat öyle söylüyordu;

Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse, Kildanilerin yüce gururu, Krallıkların en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim… Babil’i baykuş yuvasına, bataklığa çevirecek, yıkım süpürgesiyle süpüreceğim’[2]…Tanrı bir orduyu savaşa hazırlıyor. Öfkesinin araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor. Feryat edin! Tanrı diyor ki… Gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak. Herkes kovalanan ceylan gibi, çobansız koyunlar gibi halkına dönecek, ülkesine kaçacak. Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek.[3]

Ortadoğu’ya bakıldığında, dünyanın öbür ucundan gelen ordu ABD ordusu gibi, tecavüz edilen kadınlar da Babilli yani Iraklı gibi… Bir de bu yaptıklarının adına strateji deyip İsrail için plan yaptılar;

‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.’[4]

İsrail planının yemez deyip, üstüne bir de ABD planı(BOP) hazırladılar:

 ‘Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır. Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’[5].

Irak’ta Sünni bölgenin biri Mesud Barzani gibi, diğeri İŞİD gibi…

İşin içine Suriye’yi de kattılar, Şam içinde taş üstünde taş bırakmadılar, yüz binlerce insanı öldürdüler… Çünkü Tevrat öyle diyordu;

‘Şam’la ilgili bildiri: İşte Şam kent olmaktan çıkacak, Enkaz yığınına dönecek. Aroer kentleri terk edilecek, hayvan sürüleri orada yatacak, onları ürküten olmayacak. Efrayim’de surlu kent kalmayacak, Şam’ın egemenliği yok olacak. Sağ kalan Aramlıların onuru İsrail’in onuru gibi kırılacak… Eyvah, çok sayıda ulus kükrüyor, azgın deniz gibi gürlüyorlar. Halklar güçlü sular gibi çağlıyor. Halklar kabaran sular gibi çağlayabilir, Ama Tanrı onları azarlayınca uzaklara kaçacaklar. Rüzgarın önünde dağdaki saman ufağı gibi, Kasırganın önünde diken yumağı gibi savrulacaklar. Akşam dehşet saçıyorlardı, sabah olmadan yok olup gittiler. Bizi yağmalayanların, bizi soyanların sonu budur.[6]

Şam’da hala taş üstünde taş kalmıyor gibi…

İsrail için deyip, bir de bunu plana bağladılar;

Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır.’[7]

Bunların hiç biri yetmedi, Mısır’ı da işin içine çektiler; ‘Arap Baharı’ deyip kardeşi kardeşe kırdılar, yüz binlerce insan hayatından oldu… Çünkü Tevrat öyle diyordu;

‘İşte Tanrı hızla yol alan buluta binmiş Mısır’a geliyor! Mısır putları O’nun önünde titriyor, Mısırlıların yüreği hopluyor. Tanrı diyor ki, Mısırlıları Mısırlılara karşı ayaklandıracağım; Kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente,  Ülke ülkeye karşı savaşacak. Mısırlıların cesareti tükenecek, Tasarılarını boşa çıkaracağım. Yardım için putlara, ölülerin ruhlarına, Medyumlarla ruh çağıranlara danışacaklar. Mısırlıları acımasız bir efendiye teslim edeceğim, Katı yürekli bir kral onlara egemen olacak.’[8]

Buradaki Mısır, Tahrir meydanında birbirini kıranlar Mısırlılardır…

Hep İsrail için, Mısır’ı da planlara dahil ettiler adına yine İsrail için strateji dediler;

’Mısır’ı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir. Mısır birçok otorite merkezine bölünmüş ve parçalanmıştır. Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır. Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır[9].

Büyük İsrail neresi biliyor musunuz; Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar… Çünkü yine Tevrat öyle diyor;

‘O gün Mısır’la Asur arasında bir yol olacak. Asurlu Mısır’a, Mısırlı Asur’a gidip gelecek. Mısırlılarla Asurlular birlikte tapınacaklar. O gün Mısır ve Asur’un yanı sıra İsrail üçüncü ülke olacak. Dünya bu üçü sayesinde kutsanacak. Tanrı, ‘Halkım Mısır, ellerimin işi Asur ve mirasım İsrail kutsansın’ diyerek dünyayı kutsayacak.[10]

Mısır bildiğimiz Firavunlar diyarı Mısır… Asur bildiğimiz Irak…

Şimdi..

Alın tüm bu olayları, Özal’ın 1991 Körfez savaşında izlediği siyasetle yan yana koyun, sonuçlarına bakın, ne görüyorsunuz?

Devam edin..

AKP siyasetinin 2003 Körfez Savaşı ile 2011 Suriye krizinde aldığı karar ve yaptığı uygulamalarla yan yana getirin, sonuçlara bakın…

Ne görüyorsunuz?

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar


[1] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16.

[2] Tanah/ Büyük Peygamber Yeşaya, Bölüm 13: 19-22.

[3] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16.

[4] Oded Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’, Dünya Siyonist Dergisi Kivunim, Şubat 1982.

[5] Ralph Peters, ‘BOP’, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi, 1996.

[6] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 17.

[7] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’.

[8] Tanah/Yeşaya, Bölüm 19:1-15.

[9] Oded Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’.

[10] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 19:16-25

Başa dön tuşu