100. Yıl

Şentop’un Dediği.. ‘BİP Nedir’

Büyük İsrail Pojesi nedir?..

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) eski Başkanı Mustafa Şentop, Edirne’de Trakya Üniversitesi’nin akademik yılı açılışı törenine katıldı.

‘BÜYÜK İSRAİL’

“Büyük İsrail hedefi olarak baktığımız şey, Nil’den Fırat’a kadar ülke sınırları. Bu büyük İsrail sınırları içerisinde Türkiye topraklarının bir kısmı da var. Dolayısıyla biz şimdi bu büyük projenin belki 1 veya 2’nci adımlarını görüyoruz” dedi. Şentop’un konuyla ilgili açıklaması şöyle;

‘SİYONİZM’

“Tarihe baktığınızda 19 asır boyunca Yahudilerin bölgede bir devleti yok. Ancak 19 asır öncesine gittiğinizde bölgede bir Yahudi devletinden söz edebiliyoruz. Bu çerçevede baktığımızda İsrail’in yapay bir oluşum olarak bölgede meydana geldiğini görüyoruz. Bu ise temelde Siyonizm isimli bir ideolojiye dayanıyor”

‘BÜYÜK İSRAİL PROJESİ’

“Büyük İsrail hedefi olarak baktığımız şey, Nil’den Fırat’a kadar ülke sınırları. Bu büyük İsrail sınırları içerisinde Türkiye topraklarının bir kısmı da var. Dolayısıyla biz şimdi bu büyük projenin belki 1 veya 2’nci adımlarını görüyoruz. Ama gizli saklı değil, böyle bir proje var ve 100 yıldan fazla zamandır var”.

Şimdi..

Şentop’un ifadelerinde geçen büyük İsrail projesi nedir?

Eğer ki bu soruyu bugünkü koşullarda soruyorsanız, büyük İsrail projesi, BOP’un projelendirilmiş halidir.

Yani?

Oded Yınon’un dünya Siyonist Dergisi Kivunim’de, 1982’de yayımlanan ‘1980’lerde İsrail için Strateji’ adlı makalesi büyük İsrail planıdır. ABD’nin BOP’u da bu planın asker güç, ekonomik kaynaklarla projelendirilmiş halidir.

Ama yok eskileri soruyorsanız, Tevrat’ta geçen ayetlere bakalım..

Milattan öncesinde Mısır’dan çıkan İsrailoğulları Sina çölünü aşmış, Filistin topraklarını yağmalamıştır. Ele geçirdikleri topraklar üzerinde biri kuzey diğeri güneyde olmak üzere iki krallık kurmuşlardır.

Kuzeydeki krallık İsrail Krallığı, güneydeki ise Yahuda Krallığıdır.

Bu karmaşık ortamda Davut’a gelince, bundan sonra ne yapması gerektiğini öğrenmek için Tanrı’nın huzuruna yeniden çıktı ve sordu:

  • Yahuda kentlerinden birine gideyim mi?

 “Git.”

  • Nereye gideyim?

 “Hebron’a.”

Davut, iki eşiyle birlikte El Halil kenti olan Hebron’a gitti. Aileleriyle birlikte adamlarını da götürdü ve Hebron’a bağlı kentlere yerleştirdi. Yahudalılar Hebron’a gelerek orada Davut’u Yahuda Kralı olarak seçtiler.

Davut artık Yahuda Kralıydı ve merkezi Hebron(El Halil)’du…

‘Büyük İsrail Krallığı; Yahuda ve İsrail/ Davut’

İsrail’e gelince, Saul ölmüş, artık bir kralları yoktu.

Davut ise aynı zamanda  İsrail’in de kralıydı, Tanrı seçmişti onu  ama henüz tahta geçmemişti.  Başsız kalan İsrailoğulları bir araya geldiler ve Hebron’da oturmakta olan Davut’un yanına gittiler.

 İstekleri Tanrı emrinin yerine getirilmesiydi:

  • Biz senin etin, kemiğiniz. Geçmişte Saul kralımızken, savaşta İsrail’e komuta eden sendin. Tanrı sana, ‘Halkım İsrail’i sen güdecek, onlara sen önder olacaksın’ diye söz verdi.

Yahuda Kralı Davut, Tanrı’nın önünde, Hebron’da, İsrail halkı ile bir antlaşma yaptı ve onlar da Davut’u İsrail Kralı olarak seçtiler.

Davut otuz yaşında kral oldu ve kırk yıl Hebron’da Yahuda’ya, yedi yıl altı ay da Yeruşalim’de bütün İsrail’e, toplam otuz üç yıl krallık yaptı.

Yıl milattan önce 1.000 yılıdır, günümüzden belki üç bin yıl öncesi bir zamandır…

O zamanlar Yerüşalim’de Yevuslular oturmaktaydı.

Kendilerine güveni vardı ve kimsenin bu kente girmeyeceğini düşünüyorlardı. Hatta Davut’a, ‘Sen buraya giremezsin, körlerle topallar bile seni geri püskürtebilir’ diye haber göndermiş, onunla alay etmişlerdi.

Buna kızan Davut bir anda kente saldırdı ve Yevusluları yenerek Siyon Kalesi’ni ele geçirdi ve bu kaleye ‘Davut Kenti’ adını verdi.

Sonra da bu kente, ‘Davut Kenti’ adını verdiği kalede oturmaya başladı. Yerüşalim bugünkü Kudüs, Siyon da Kudüs’teki kutsal tepenin adıdır ve hala oradadır…

Davut’un sevinç naralarıyla ele geçirilen bu Kudüs’ün, yaklaşık üç bin yıl sonra Türk askerinin gözyaşlarıyla İngilizlere bırakılacağı kimin aklına gelirdi, Falih Rıfkı anlatıyor:

“…Üç tabur, ah üç tabur. Nebi Samoil siperlerinde Kudüs için kan döken Türk askerine bu kadarcık yardım edemiyoruz. O yıl Galiçya[1] topraklarında dövüşmek için yirmi bin lüzumsuz Türk(!) bulmuştuk. Bir yığın Anadolu çocuğunu, yurdundan kopmuş, uzak Medine içinde, iskorpite ve çöle yediriyorduk.

Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman, gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm: Kudüs İngilizler’in elinde idi. Oradaki son Türkler’in nasıl kahramanca vuruştuklarını masanın üzerinden aldığım şifreli telgraftan okudum.

Kudüs’ü İsrailoğulları gibi bırakmadık; Türkler gibi bıraktık. Nebi Samoil üstünden Müslüman veya Hıristiyan mabetlerine doğru inenler, Türkler’in son gününü hatırlayacaklardır. Karagahın içinde: ‘Kudüs düştü’ sözü ölüm haberi gibi yayıldı.

Daha şimdiden Beyrut’a, Şam’a, Haleb’e gözyaşlarımızı hazırlamak lazımdı. Artık yalnız Anadolu’yu ve İstanbul’u düşünüyorduk. İmparatorluğa, onun bütün rüyalarına ve hayallerine Allahaısmarladık!”[2] 

Kudüs’ü ele geçiren Davut giderek güçlendi, çünkü Tanrı onunlaydı.

Hebron’dan ayrıldıktan sonra kendine daha birçok cariye ve karı aldı, erkek ve kız çocukları oldu. Davut’un Yeruşalim’de doğan çocuklarının adları şunlardı: Şammua, Şovav, Natan, Süleyman, Yivhar, Elişua, Nefek, Yafia, Elişama, Elyada ve Elifelet.

Filistinliler’e gelince, onlar Yahuda ve İsrail’de ne olup bittiğini yakından izliyordu. Davut’un hem Yahuda hem de İsrail Kralı olarak seçilmiş olduğunu duyunca,  ordularını topladılar, onu aramaya çıktılar ve gelip Refaim Vadisi’ne yayıldılar.

Bunu duyan Davut kaleye sığındı ve sonra Tanrı’nın huzuruna çıkıp ona danıştı:

  • Filistliler’e saldırayım mı? Onları elime teslim edecek misin?

 “Saldır. Onları kesinlikle eline teslim edeceğim.”

Davut hemen ordusunu topladı ve doğrudan Filistinliler’in üzerine yürüdü.

Baal-Perasim vadisinde korkunç bir savaş oldu ve Davut Tanrı’nın gücüyle onları yenip çoğunu öldürdü. Bu zaferden dolayı oraya Baal-Perasim adı verildi. Savaştan canını kurtarıp kaçabilenler ülkelerine geri döndüler, yeni bir ordu kurup tekrar Davut’un peşine düştüler.

Bunu duyan Davut tekrar Tanrı’nın huzuruna geldi ve ne yapması gerektiğini sordu. Tanrı’nın cevabı yine açıktı:

“Buradan saldırma! Onları arkadan çevirip pelesenk ağaçlarının önünden saldır. Pelesenk ağaçlarının tepesinden yürüyüş sesi duyar duymaz, acele et. Çünkü ben Filist ordusunu bozguna uğratmak için önü sıra gitmişim demektir.”

Davut Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi yaptı, onun dediği yerden Filistinlilere saldırdı ve Geva’dan Gezer’e kadar hepsini bozguna uğrattı[3].

Çevresinde artık bir tehlikye kalmayınca geri dönüp kral sarayına yerleşti. Tanrı da onu çevresindeki bütün düşmanlarından koruyarak rahata kavuşturdu…

İşte böyle..

Şentop’un Büyük İsrail Projesinin Tevratsal anlamı bu; bütün Akdeniz kıyıları, Lübnan, Suriye ve Hatay’a kadar uzanan antik İsrail Krallığı..

Yine Şentop’un Büyük İsrail Projesinin güncel anlamı ise ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesidir.

Peki İsrail bu projeyi gerçekleştirmek için Türkiye ile savaşacak mıdır?

Hayır.

Ya ABD?

O da hayır.

Peki İsrail ne yapacak?

İsrail, Ortadoğu’da Müslüman ülkeleri parçalamak istiyor küçük küçük, Irak gibi Suriye gibi Lübnan gibi Filistin gibi ama Türkiye için..

İsrail kaynakların yönetimini istiyor, askeri, ekonomik, insan, siyasi.. tüm kaynakların yönetimini.. Böylece Türkiye’yi projeye uygun hale getirmekle, yönetilen kaynakların gücüyle Ortadoğu’ya hakim olmak istiyor.

Mesele bu.

Bu projeye karşı çıkmak istiyorsanız, kaynaklarınız satmayın.


[1] Galiçya; Birinci Dünya Harbi’nde Almanlara destek için Polonya-Ukrayna sınırına gönderilen Türk askerinden bahsediliyor.

[2] Zeytindağı, s.107.

[3] 2. Samuel, Bölüm 5.

Başa dön tuşu