Güvenlik

Türkiye Hudut.. ‘Kim Ne İstiyor’

İran, Irak ve Suriye’de yaşanan savaşların, Tevrat ayetlerinde geçen Yeşaya’nın öngörüleriyle birebir aynı olduğu konusunda hiç tereddüt yok. Bu savaşlarda uygulanan askeri ve siyasi stratejinin hangi plan ve projelerde yer aldığını birlikte görelim..

Şu anda Irak kuzeyinde Pençe Kilit operasyonu devam ediyor. Daha dün altı şehit verdik, bir günde, 24 saat içinde. Bu Irak için Tevrat ayeti ne diyordu, hatırlayın;

‘Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse, Kildanilerin yüce gururu, Krallıkların en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim… Babil’i baykuş yuvasına, bataklığa çevirecek, yıkım süpürgesiyle süpüreceğim’[1]…Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek.[2]

Tevrat-ABD-BOP ne alaka diyorsanız, Ortadoğu’daki savaşların stratejisi Tevrat’ta geçen işte bu ayetlere dayanıyor.

BOP diye bilinen haritayı çizen Amerikalı emekli Albay Ralph Peter’s’dir. Çizdiği harita ve bu haritaya bağlı olan plan ‘Kanlı Sınırlar, Daha İyi Bir Ortadoğu’ başlığı altında açıklanmış ve bu da ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 baskısında yayımlanmıştır. En basit mantıkla hiç detaya girmeden planın sonuna bakıldığında, kimlerin kaybedeceği sütun sütun sıralanmış, uluslararası ilişkiler açısından hiçbir kaygı duyulmaksızın ülkelerin adı açıkça yazılmıştır. Ve Türkiye bu sütunların kaybedecek olanlar tarafında yer alıyor.

Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisinde, 2006 yılında, duyurulan bu planın ana hedefi Türkiye olduğu halde nasıl oluyor da ülkeyi yöneten siyasi irade bu ağır ve yakın tehdidi görmezden ve duymazdan gelebiliyor?

Bu planın düğüm noktasını bağımsız bir Kürdistan’ın  kurulması teşkil ediyor. Başının da sonunun da Kürdistan’la başlayıp bittiği görülüyor. Yani işin aslında Barzani’nin bağımsızlık referandumu bu planın bir parçası. Belki de ilk sorun burada başlıyor. Çünkü AKP bu  referandum için ‘bu ülkeye yapılmış bir ihanettir’ demişti ama ‘mademki böyle bir proje Türkiye’ye ihanettir, öyleyse neden ABD’ye bir nota verilerek dikkati çekilmiyor aksine ABD için stratejik ortak deniliyor?..

Bu BOP, ilk olarak ‘bölgede bir Kürt devleti kurulmalıdır’ diyor, işte o satırlar;

‘Balkanlar ve Himalayalar arasındaki adaletsizliği ile ünlü topraklardaki en göz alıcı haksızlık bağımsız bir Kürt devletinin yokluğudur. Orta Doğu’da bitişik bölgelerde yaşayan 27 ila 36 milyon arasında Kürt vardır. Günümüz Irak nüfusundan daha büyük olan bu grup, düşük nüfus tahminini bile göz önünde bulundurduğumuzda Kürtleri dünyanın kendine ait bir devleti olmayan en büyük etnik grubu yapmaktadır. Daha kötüsü, Kürtler, Ksenofon’un zamanından beri yaşadıkları tepe ve dağların bulunduğu bölgeyi kontrol eden her devlet tarafından ezilmiştir.’

İşte Amerika bu ifadelerle dört ayrı ülkede yaşayan Kürt kökenli insanları projeye dahil ediyor ve ‘bağımsız bir devlet kurulmalı’ diyerek projenin nasıl işletileceğine dair yol haritası çiziyor tıpkı İsrail gibi. Bu şekliyle bu plan İsrail’in Ortadoğu planıyla bire bir örtüşüyor, hatırlayalım o da ‘Irak üçe parçalanmalı ve  kuzeyde Kürt devleti kurulmalı’ diyordu.

Yani?

Yani iş bölgede bir Kürt Devleti kurulmasına gelince, ABD ile İsrail çıkarları bu noktada buluşuyor. Bu Ermenistan-Kürdistan projesinin ta yüz yıl öncesi bir İngiliz projesi olduğu düşünüldüğünde İngilizlerin de bu oyunda olduğunu anlayabiliyoruz. Demek ki Türkiye’nin karşısında üçlü bir cephe var; ABD-İsrail ve İngiltere.

Öte yanda…

Amerika’nın bu projeyi hazırlarken 1991 Körfez Savaşının sonuçlarını dikkate aldığı anlaşılıyor.  Hatırlayalım ne olmuştu bu savaşın sonunda; Özerk Kürdistan Yönetimi kurulmuştu yani siyasi Barzani. Sığınmacılar ve Çekiç Güçten istifadeyle PKK terör örgütünün militan sayısını onbinlerin üzerine çıkarılmıştı yani silahlı PKK. Ve Türkiye milyarlarca dolar ekonomik kayba uğratılmıştı, Saddam’a uygulanan ambargo yüzünden.

Peki bu savaşta ABD’ye destek veren kimdi?

Dönemin Cumhurbaşkanı Özal, ‘bir koyup üç alacağız’ demiş, üstüne de ‘Çekiç Gücü ben getirdim’ demişti ama kaybeden taraf nedense hep Türkiye olmuştu. Şimdi Amerika bunu dile getiriyor ve ‘keşke daha zamanlar Irak’ı parçalamış olsaydık diyerek hayıflanıyor.

İşte planda yer alan o bölüm;

 ‘ABD ve koalisyon ortakları Bağdat’ın düşmesinden sonra bu haksızlığı düzeltmek için ellerine geçen muhteşem fırsatı görememişlerdir. Uyumsuz parçaların birbirlerine Frankenştayn canavarını andıran şekillerde dikilmesinden oluşan bir devlet olan Irak, o anda üç küçük devlete bölünmeliydi. Korkaklık ve vizyon eksikliğinden bunu başaramadık ve Iraklı Kürtleri yeni Irak hükümetini desteklemeleri konusunda zorladık. Ancak özgür bir halk oylaması gerçekleştirilecek olsaydı, hiç şüpheniz olmasın ki Irak Kürtlerinin neredeyse %100’ü bağımsız olmak için oy verirlerdi.’

Durum bu.

Bu durumda akla hemen ‘Turgut Özal neden ABD’yi desteklemişti’ sorusu geliyor. İsterseniz şöyle soralım: ‘Turgut Özal ABD’nin Irak’ı parçalamak için işgal ettiğini bilmiyor muydu?..   

İşi bir adım daha ileri götürelim, bu kez AKP’ye soralım ‘2003 savaşında ABD’yi destekleyen Türkiye bu işi altında BOP’un yattığını biliyor muydu?

Belki de Türk-Amerikan ilişkilerini alt üst edecek en ağır niteleme, Amerika’nın bu planda Türkiye’yi kendi vatan toprağında ‘işgalci’ olarak görüyor oluşudur. Gizli saklı değil, niyet okuma da değil, açık açık yazılmış.

‘Türkiye işgalcidir’ diyor, işte o bölüm;

‘Şiddetli askeri baskılara maruz kalan ve on yıllar boyunca ‘dağ Türkü’ olarak nitelendirilmek suretiyle kimlikleri yok edilmek istenen Türkiye Kürtleri de aynı şekilde oy verirlerdi. Ankara’nın önünde bulunan Kürt sorunu son on yıl içerisinde bir miktar kolaylaşmış olmasına rağmen baskı yakın tarihlerde tekrar yoğunlaştı ve Türkiye’nin doğusundaki beşte birlik bölümü işgal edilmiş bir bölge olarak görülmelidir’.

Hani demiştim ya Uganda olsa en azından bir nota çekerdi diye hatta Tanzanya da olsa. Işte bu yüzden. Hiçbir ülke Türkiye’yi kendi vatan topraklarında işgalci olarak nitelendiremez, bu diplomatik bir skandalın da ötesinde bir tehdittir! Ama gelin görün ki kimseden ses çıkmadı ve bu plan ABD Silahlı Kuvvetler Dergisindeki yerinde hala duruyor. Üstelik BOP haritaları resmi toplantılarda duvarlara asılıyor. Her şeyden önce emekli bir asker olarak bildiğimiz bir kural vardır, o da şu; ‘tehdide gözyummak demek, o tehditle işbirliği yapmak’ demektir. Dünyanın her yerinde bu böyledir.

Ve sonunda ABD, bugün ‘Kürt koridoru’ denilen coğrafyayla ilgili ağzındaki baklayı çıkarıyor;

‘Suriye ve İran Kürtleri de mümkün olsa bağımsız bir Kürdistan’a katılmak isterlerdi. Ayrıca Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır. Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’.

Burada Fenike dediği yer, biliyorsunuz İsrailoğulların üç bin yıl öncesinde yaşadığı toprakların eski adı.; Vaat Edilmiş Topraklar…’

Şimdi biz Irak ve Suriye’ye bu Fenike penceresinden bakalım. Ne görüyorsunuz; koridorun bir ucunda Barzani, ABD yönetiminde; koridorun Akdeniz kıyısında diğer ucu Lazkiye, Rusya denetiminde ve Türkiye arada yani kıskaçta. Lazkiye’den sonra gelen en büyük ikinci liman Tartus da Rusya tarafından daha dün 49 yıllığına Suriye’den alındı.

Bu durumda ne oluyor?

İsrail planını gördük, Filistinlileri Ürdün’e sürgün edip tüm Akdeniz kıyılarını ele geçirmek istiyor, başladı zaten. Rusya’yı gördük, Tartus ve Lazkiye limanlarıyla Akdeniz’de köprübaşı tutuyor hala orada. ABD’yi gördük, İsrail’in başta söylediğimiz güvenliği için Rusya’yla işbirliği yapıyor, öte yanda Erbil üzerinden koridorun diğer ucunu tutuyor İran’a karşı. Şu anda bu süreç işliyor…  

Tekrar BOP’a dönersek, planda bir ipucu daha var, o da bu sürecin hangi temelde işletileceğini açıklıyor, bölgede ‘Etnik ve mezhepsel ayrıştırma yapılmalıdır’ diyor ve ekliyor;

Bu plan ile birlikte verilen haritalarda öngörülen sınırlar, Kürtler, Beluclar, Şii Araplar gibi en kayda değer ‘kandırılmış’ nüfus gruplarının maruz kaldığı yanlışları düzeltmeye çalışmakla birlikte Orta Doğu Hıristiyanları, Bahailer, İsmaililer, Nakşibendiler ve diğer birçok sayısal olarak küçük olan azınlıkları yeteri derecede temsil etmez. Ve unutulması güç bir yanlış, bölge ile ödüllendirmekle asla düzeltilemez: Ölmekte olan Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermenilere uygulanan soykırım.’

Ne ilginç değil mi?..

Amerikalının burada Nakşibendilere vurgu yapıyor oluşu. Yani bir ucu Cübbeli Ahmet Hoca’ya giden diğer ucu Seyit Abdulkadir’e giden tarikatın adı da geçiyor. Ama daha önemlisi işin içine Ermeniler de böylece giriyor ve daha birçok küçük azınlıklar.

ABD daha ne desin, ‘Türkler soykırım yaptı’ diyor! Bu da bize Malta’ya sürgün edilen Fahreddin Paşa’yı hatırlatıyor, Ermeni soykırımıyla suçlanıp İngilizler tarafından yargılanan Fahreddin Paşa’yı. Demek tarih yine tekerrür ediyor önce İngilizler şimdi Amerika…  Tabii bunu diyen bir zihniyetin artık devamını şöyle getireceği bir sır olmamalı, ‘Toprak talebi ve tazminat’, işte bu kadar açık.

Diyeceksiniz ki Tevrat ayetiyle BOP ne alaka?.

Alaka şu: Ayet ‘Babil yani Irak yakılacak yıkılacak’ diyor, işte ABD yakıyor yıkıyor..

Ayet ‘Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek’ diyor.. 91’den günümüze Irak yaşanılanlarını bir hatırlayın bakalım, ABD Irak’ta ne yapıyor..

Peki hep aynı noktada yine AKP tarafından çeşitli dönemlerde söylenen ‘biz Ortadoğu Projesinin eşbaşkanlarından biriyiz’ beyanatını şimdi bu resimde nereye koyacağız?

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar


[1] Tanah/ Büyük Peygamber Yeşaya, Bölüm 13: 19-22.

[2] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16.

Başa dön tuşu