Özel HaberGüvenlik

Türkiye’nin Kırmızı Çizgileri Neydi?

Temmuz 2002’de, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan yüksek seviyeli üç ayrı toplantı sonucu Türkiye’nin Kırmızı Çizgileri belirlenmiş, 14 Ağustos’ta resmi bir rapora dönüştürülmüştü.

Başbakan Ecevit’in onayı ile işlerlik kazanan bu çizgiler şuydu;

 ‘Bağımsız bir Kürt Devleti’nin Kuzey Irak’ta ilan edilmesi;

Musul ve Kerkük’ün Kürtlerin denetimine girmesi;

Kürtlerin bağımsızlaşmasına yol açacak adem-i merkeziyetçi yapıların ortaya çıkması; Türkmenlerin de Kürtler gibi Irak nüfusunun ana unsurlarından biri olarak görülmediği adem-i merkeziyetçi yapılar kurulması;

Meşruiyet zemini olmadan uluslar arası bir müdahale taraf olunması (Arap ülkelerinin tutumu burada belirleyici olacaktır);

ABD’nin bölgeye yönelik hazırlık ve hedeflerinin tam resmi görülmeden ve Türkiye açısından kabul edilebilir sonuç üzerinde mutabakata varılmadan müdahaleye taraf olunması.’

ABD’nin Irak’a müdahalesi sonucunda her hangi bir şekilde bu Kırmızı Çizgilerin aşılması halinde Türkiye Irak’a müdahale edecekti, anlamı buydu…

MGK’da alınan ‘gizli kanal’ kararı üzerine, Ağustos ayı içerinde ABD’nin özel istihbarat ve harekat timleri(Northern Iraq Liason Elements Teams) Türkiye’ye gelecek, Türk özel kuvvetleriyle birleşerek Irak kuzeyine geçecek ve ilk önce de KDP ve KYB örgütleri ile temas kuracaklardır…

Hükümet devriliyor…

5 Ekim’de, Çankaya Köşkü’nde önemli bir toplantı yapılıyordu…

Toplantıya Başbakan Ecevit, Dışişleri Bakanı Sina Gürel, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök katıldılar. Bu zirvede, son gelişmeler değerlendirildi ve ABD’nin müdahalesi beklenmeden Türkiye’nin Kuzey Irak’a bir kolorduyla girmesi kararlaştırıldı.

Kuzey Irak’ta zaten Türk askeri vardı. Bu kuvvet bir kolorduya çıkarılacak ve dünya kamuoyuna da yakın savaş tehlikesi gerekçe olarak gösterilecekti.

Sınıra bu amaçla yığınak yapıldı, erken seçim gerekçe gösterilerek bu kararın uygulanması yeni hükümete bırakıldı…

15 Ekim’de işler aniden değişti; ABD o güne kadar ılımlı olarak yaklaştığı Türkiye’den kabul edilemez isteklerde bulunuyordu, şöyle ki;

 ‘80.000 ABD askerinin Türkiye’de konuşlanması; 250 ABD uçağının konuşlanması; Altı ana havaalanı(Batman, İncirlik, Diyarbakır, Afyon, Antalya ve Sabiha Gökçen ile sekiz yedek havaalanı(Muş, Balıkesir, Konya, Van, Erzurum, Erzincan, Çiğli..) ABD’nin yararına sokulması; Mersin, İskenderun, Samsun, Trabzon ve İzmir havalimanlarında tam kolaylık sağlanması; ABD’ye Türkiye’de harekat eğitimi için alan tahsisi edilmesi; ABD’ye ilk aşamada dört milyon galonluk akaryakıt desteği sağlanması; Irak’a yapılacak harekatta Türk Topraklarının Kullanılması.’

Ve süreç başladı…

3 Kasım; erken genel seçimi yapıldı; AKP %34’le birinci parti oldu, iktidara yerleşti.

CHP %19,5 ile ana muhalefet oldu, başta DSP ve MHP olmak üzere diğer partiler Meclis’e giremedi.

4 Aralık; ABD Savunma Bakan Yardımcı Wolfowitz AKP lideri Erdoğan, danışmanları Cüneyd Zapsu ve Egemen Bağış’la birlikte bir akşam yemeğinde bir araya geldi. Erdoğan, ABD işbirliği takvimi peçete üzerine yazarak Wolfowitz’e verdi; 15 Aralık’ta keşif çalışmaları başlayacaktı  oysaki o tarihte Erdoğan milletvekili bile değildi…

10 Aralık; Erdoğan ABD’ye gitti. Başkan Bush ve Erdoğan’ın verdiği mesaj şuydu; ABD-Türkiye omuz omuza…

8 Ocak; Türk ve ABD heyetleri arasında mutabakat sağlandı; 150 kişilik ABD askeri heyeti havalimanlarında keşif yapmak üzere Türkiye’ye geldi.

31 Ocak; MGK toplandı. Irak’a müdahale ile ilgili olarak şu tavsiye kararını aldı; ‘Anayasamızın 92’nci maddesinin uluslar arası yasallık koşulunun gerçekleşmesine bağlı olarak, istenmeyen olası gelişmelere karşı, tümüyle Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemlere işlerlik kazandırılmasına yönelik kararların alınmasını sağlayacak adımların, bir takvim uyarınca hükümetçe alınması konusunda tavsiyede bulunulması kararlaştırılmıştır’ .

6 Şubat; Meclis’ten ilk tezkere geçti. Buna göre, Türkiye’de havalimanlarının modernizasyon çalışması yapması için ABD’ye izin verildi.

24 Şubat: Başbakan Gül, Bakanlar Kurulu’nu topladı. Irak’a harekatla ilgili ilk tezkere Meclis’e gönderildi.

28 Şubat; MGK toplandı. 31 Ocak’ta gerekli karar alınmış olduğunun, bu toplantıda Irak konusuna ilişkin bir görüş bildirilmedi.

1 Mart; TBMM’nde Irak’a harekat tezkeresi oylandı; 264 kabul, 250 red ve 19 çekimser oyla tezkere reddedildi.Bu tezkerenin anlamı şuydu; Türkiye olası bir ABD-Irak savaşında ABD’yi desteklemeyecekti.

Ama bakınız sonrasında neler oldu…

9 Mart; Siirt Milletvekilliği seçimi iptal edildi; yeniden yapıldı ve Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasal düzenlemelerden yararlanarak Siirt’ten milletvekili seçildi.

14 Mart; Başbakan Gül istifa etti, Tayyip Erdoğan Başbakan olarak atandı.

17 Mart; Başkan Bush Saddam Hüseyin ve oğullarına ülkeyi terk etmek için 48 saatlik süre tanıyan bir ültimatom verdi.

20 Mart; ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri “Irak’ı kitle imha silahlarından arındırmak, Saddam Hüseyin’in teröre verdiği desteği kesmek ve Irak halkını özgürleştirmek” gerekçeleriyle saldırıya geçti…

20 Mart; Başbakan Erdoğan Hükümeti güvenoyu aldı.

20 Mart; Erdoğan Hükümeti TBMM’ne ikinci bir tezkere sunarak, Türk Hava Sahasının ABD uçaklarına açılmasını ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a gönderilmesi için izin istedi. Aynı gün yapılan oylama ile tezkere 332 oyla kabul edildi.

20 Mart; Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin Irak operasyonunun siyasi bir hata olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini söyledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Irak savaşının gelecek için ciddi sonuçlar doğuracağını söyleyerek insani bir felaket yaşanmadan sona ermesini talep ederken; ABD yönetimi uluslar arası hukuku ihlal etmekle suçlayan Çin de, ABD’nin Irak’a karşı başlattığı saldırının derhal durdurulmasını istiyordu.

Almanya ise, ‘Irak’a karşı savaşın başladığı haberi federal hükümette derin endişe ve dehşet uyandırmıştır’ diyerek diplomatik bir dille rahatsızlığını gösteriyordu.

ABD-Irak savaşı 20 Mart sabahı saat 04.30’da başlamıştı, tezkere ise gün içerisinde geçmişti yani Meclis yetki vermeden AKP Hükümeti Türkiye’nin kapılarını ABD’ye açmıştı.

Bakalım sonrasında neler yaşanacaktır…

25 Mart; ABD Bush Yönetimi savaş bütçesine Türkiye için bir milyar dolar veya bunun karşılığında 8,5 milyar dolar kredi kullanma hükmü koydu.

9 Nisan; Bağdat düştü.

15 Nisan; KYB ve KDP militanları Kerkük ve Musul’a girdi.

4 Temmuz; Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 asker ABD askeri tarafından tutuklandı ve başlarına çuval geçirildi.

18 Temmuz; ABD Türkiye’den Irak’a asker göndermesini talep etti.

7 Ekim; Erdoğan Hükümeti ABD’nin talebine uygun olarak Meclis’e tezkere sundu; 358 kabul, 183 red ve 2 çekimser oyla Irak’a asker gönderilmesi kabul edildi.

7 Ekim; KDP lideri Barzani, Türk askeri Irak’a gelirse, merkezi yönetimden çekileceğini açıkladı.

7 Ekim; Dışişleri Bakanlığı, hükümetin Meclis’ten aldığı Irak’a asker gönderme yetkisini kullanmayacağını açıkladı.

6 Kasım; Cumhurbaşkanı Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile görüştü.

Bu arada Barzani ve Talabani boş durmamış, Musul ve Kerkük’ü yağmalamıştı;

‘ABD, Irak kuzeyindeki operasyonu Kürt guruplar KDP ve KYB ‘ye bağlı peşmergelerle işbirliği içinde yürüttü. Kürt guruplar ABD’nin en yakın müttefiki haline geldiler. Türkiye Kırmızı Çizgi ilan ettiği halde, Kerkük ve Musul’a girdiler… Peşmergeler bu iki kenti nerdeyse yağmaladılar, nüfus kayıtlarının bazılarını imha edip, bazılarını götürdüler… Nitekim Kerkük fiilen Kürt gurupların yönetimine verildi ve kente Kürt Vali seçildi.’

Böylece Ecevit döneminde çizilmiş olan Kırmızı Çizgiler Barzani ve Talabani tarafından çiğnenmiş ama AKP siyasetinden buna sesi çıkmamıştı.

Bu yetmedi; 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de görevli 1 Yüzbaşı, 2 Üsteğmen ve 8 astsubay, ABD’li askerler tarafından gözaltına alındı.

Bu da yetmedi; gözaltına alınan Türk askerinin başına çuval geçirildi, üstelik Barzani ve Talabani peşmergelerinin gözetimi altında.

Bunlar da yetmemiş gibi, başına çuval geçirilmiş Türk Askeri’nin resimleri çekilerek tüm dünyaya servis edilmişti; 4 Temmuz ABD’nin kuruluşu olan 1776’nın yıldönümüydü…

Savaşa yol açan Irak’ın kitle imha silahlarına gelince, bu iddia hiç bir zaman kanıtlanamadı…

Sürecek..

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Büyük Suikast/ Kürt Gerçeğinde Bilmediklerimiz

Başa dön tuşu