100. YılÖzel Haber

Üçlü Mesaj.. ’37.Gün’

ABD’den Üçlü Mesaj

Türkiye’de siyasi iradenin hala bir tepki vermediği bu planın(BOP) özünde üç önemli düğüm noktası var.

İlki Türkiye’yi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da işgalci görmesi yani Sevr’de geçen sözüm ona Ermeni toprakları üzerinde işgalci.

İkincisi bağımsız Kürt devleti projesiyle Türkiye’yi parçalamayı hedeflemiş oluşu.

Üçüncüsü de soykırım meselesiyle Türkiye’yi tuzağa çekişi.

Zaten bu üç düğüm noktası tarihsel süreçte hep birbiriyle bağlı olan olaylar

İlk ikisini baştan beri   biliyoruz izliyoruz, üçüncüsü ise soykırım dediğiniz zaman bunu toprak ve tazminat talebi izliyor. Bu da gelen milyonlarca sığınmacıyla bağlantılı.

Şimdi hepsi toplanınca insan aklı yoksa ‘bu sığınmacılar üzerinden bu taleplere zemin mi hazırlanıyor’ diye soruyor.

 Bu üç önemli düğüm noktasını gözden kaçırmadan böylece not ettikten sonra, BOP’un geri kalanına bakıldığında ise ne pahasına olursa olsun hayata geçirilmesine yönelik uyarılarla dolu olduğu görüyoruz. 

ABD diyor ki ‘Bu sınırlar değiştirilmeden Ortadoğu’ya barış gelmez’ diyor; planın gerçekleştirilebilmesi için ‘Etnik ve dini temelde Müslüman ülkeler parçalanmalı’ diyor.

‘5,000 yıllık tarihten bir diğer kirli sır da şudur: Etnik temizlik işe yarar.’ diyerek son noktayı koyuyor.

Peki burada etnik temizlik dediği hangi etnik kimlik?

 İçinde her şeyi barındıran sığınmacılar sağlama alındığına göre, kalanları da PKK terör örgütü çatısı altında toplandığına göre   geriye Irak ve Suriye’deki Araplar ve Türkmenler kalıyor.

Bu noktada yine vurgulayalım.

Her ne kadar bu BOP ürkütücü ifadeler içeriyorsa da asıl ürkütücü olan Türkiye’deki bu sessizlik olmalı.

13 yıl geçmiş aradan bakıyorsunuz komşularda plan işlemiş, süreç işlemiş ve hala işliyor.

13 yıl geçmiş aradan Türkiye’den hala ses yok.

Bunun da bir nedeni olmalı diyelim ve şu BOP’un son şifrelerini açalım;

Bu planda Müslüman alemince kutsal sayılan topraklar için de öngörüler var.  Plan, ‘Mekke ve Medine’de Vatikan benzeri bir yapılanmaya gidilmeli’ diyor.

Bu da ilginç.

Böylece Amerika kutsal toprakları yapılandırıyor, Vatikan benzeri ayrı bir devlet kurulmasını öngörüyor.

Buna Fener Rum Ortodoks Patrikhanesini de eklerseniz üç tane Vatikan doğuyor; Katolik, Ortodoks ve Yahudilerin kontrolünde Müslüman Vatikan.

Binali Yıldırım’ın İstanbul seçimi öncesinde paylaştığı şu tweet bu açıdan büyük anlam taşıyor olmalı. Mesaj şuydu;

‘İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği ve İstanbul Başpiskoposu Patrik Bartholomeos’un isim gününü kutluyor, sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum’.

Yıldırım bu mesajı paylaştı, ardından gelen tepkiler üzerine apar topar sildi ama mesaj yerine çoktan ulaşmıştı bile.

Ekümenik ne demek, ‘devlet içinde devlet’ demek üstelik uluslararası güçlerin garantörlüğü altında.

Oysaki bu ülkede kurtuluş savaşı yapılmış, Cumhuriyet kurulmuş ve bu Ortodoks Patrikhanesi Cumhuriyet yasalarına bağlanmış, Beyoğlu Kaymakamlığı kontrolüne verilmişti ama bakın şimdi şu gidişata…

Şimdi..

Planın son satır aralarıyla devam edelim.  ABD, ‘önce kan dökülmeli çünkü kan dökülmeden bu sınırlar değiştirilemez’ diyor ve ‘savaş kaçınılmaz’ diyerek de buna vurgu yapıyor;

 ‘İnsanların isteklerini yansıtan bir şekilde sınırların düzeltilmesi şimdilik imkansız olabilir. Ancak zamanla ve kaçınılmaz olarak kan döküldüğünde yeni ve doğal sınırlar ortaya çıkacaktır. Babil birçok kere düşmüştür. Bu esnada üniforma giyen erkek ve kadınlarımız terörizme karşı güvenliğimiz için, kendiyle savaşması kaderi olan bir bölgedeki petrol kaynaklarına erişim için savaşmaya devam edecekler.

Ankara ve Karaçi arasındaki bölgedeki mevcut insani bölünmeler ve zoraki ittifaklar, bölgenin kendine verdiği acılar ile birleştiğinde aşırı dincilik, suçlama kültürü ve teröristlerin istihdamı için mümkün olabilecek en uygun zemini sunmaktadır’.

Resim bu.

 Coğrafyamızı iyi analiz etmişler.

Bu coğrafya ‘aşırı dincilik, suçlama kültürü ve teröristlerin istihdamı için mümkün olabilecek en uygun zemini sunuyor’ diyorlar. ‘Biz bu sınırları değiştirmez isek eğer, dökülecek kan ABD’nin olur’ diyorlar.

Üstelik buna dini vurgu yaparak öne çıkarıyorlar yani ‘Kutsal Savaş’ tıpkı Tevrat ve İncil’de yazılı ayetlerde anlatıldığı gibi. İşte  o bölüm;

‘Eğer büyük Orta Doğu’nun sınırları, kan bağı ve inanç bağının doğal bağlantılarını yansıtacak şekilde değiştirilemez ise, bölgede dökülen kanın bir bölümünün bizim kanımız olmaya devam edeceği hususunu dini bir inanç hususu gibi kabul etmemiz gerekecektir’.

Başta söylediğim bölgedeki ülkeleri de iki gruba ayırmışlar, ‘kazanan ve kaybeden’ diye ve Türkiye kaybedenler içinde yer alıyor.:

Kazananlar: ‘Afganistan, Arap Şii Devleti, Ermenistan, Azerbaycan, Özgür Belucistan, Özgür Kürdistan, İran, İslami Kutsal Devlet, Ürdün, Lübnan, Yemen.’

Kaybedenler: ‘Afganistan, İran, Irak, Kuveyt, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Suriye, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Batı Şeria.’

Bu Amerikan projesi içinde Nakşibendi tarikatına vurgu yapılıyor oluşu tek başına incelenmesi gereken ayrı bir konu. Bu da ister istemez en başta açıkladığımız tarikat bağlarını yeniden hatırlamamıza vesile oluyor.

Öte yanda…

Barzani’nin arkasında İsrail var diyen Usta ‘bu işin arkasında Amerika da var’ demedi hala demiyor.

İşin gerçeği ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin düğüm noktası Irak’tır. Kuzey Irak.

Süreç Barzani’nin Kürdistan’ı üzerinden yürüyor, yürütülüyor. Bu Barzani Türkiye’de siyasetin egemen olduğu yasama faaliyetleriyle ‘açılım’ denilerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya uzanıyor.

PKK terör örgütünü de desteğine alıyor. Aynı Barzani Fırat’ın doğusunda PKK ve türevleri üzerinde yürüyerek Fenike’ye, Akdeniz’e uzanıyor.

Peki, bu planda Suriye neden yok?

BOP’un bir başka ilginç tarafı da bu zaten.

Planda sadece Suriye değil, Filistin hiç yok, Ürdün hiç yok.

Planda Suriye ile ilgili geçen tek kelime var, o da Fenike. Şimdi tek başına Fenike kelimesinden yola çıkarak bizim yaptığımız gibi İsrailoğullarına kaç kişi ulaşabilir ki?

Fenike’yi yeniden yaşatmak istiyorsanız, Suriye işin içine girmeden bu iş nasıl yapabilir ki?

 Başlangıçta bu özelliğiyle bize sanki eksik yazılmış hissi veriyor olsa da İsrail’in Kivunim’de yayımlanan yol haritası aslında bu resmi tamamlıyor.

Çünkü Suriye, Mısır, Ürdün, Filistin hepsi bir bütün olarak İsrail planında açıklanmış.

 ABD Irak’tan ta Afganistan’a kadar BOP’la açılırken, İsrail’in ise daha ziyade kendini çevrelemiş Müslüman ülkeleri hedef aldığını görüyoruz.

Bu da bir başka algı operasyonu olmalı.

Türkiye’de BOP ön plana çıkarıldığı için, perde arkasındaki asıl oyuncu İsrail örtüleniyor. Ama işin gerçeği şu ki bu iki plan bir bütün, biri diğerini tamamlıyor. ABD’yi gören gözlerin, hemen yanı başındaki İsrail’i de görmesi gerekiyor.

Bu noktada, 15 Temmuz’da kendi içinde vurulmuş bir Türk Ordusunun daha aldığı yaralar iyileşmeden apar topar Suriye’ye gönderilişi, Usta’nın Esad’a zalim, ABD’ye stratejik ortak deyişi, terörle mücadele adına Suriye Devleti iş birliğinden kaçınması, Esad’a karşı muhalefetin güçlendirilişi..

ABD’nin olduğu kadar İsrail’in de işine yaradığı artık görülebiliyor.

Kitap:

Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak

Başa dön tuşu