Bilmediklerimiz.. ‘Kadim Nesturiler Neden İsyan Etti’

Bu Nesturileri tanıyoruz.
Konumuzla ilgisi öncelikle yaşadıkları coğrafyadır;
Hakkari, Musul ve Urumiye yani Baban-Botan-Soran beyleri ile Seyit Taha, Şeyh Ubeydullah, Seyit Abdulkadir, Şeyh Halid, Şeyh Mahmud, Barzani ve Talabanilerin yaşadığı coğrafya…
Baştan beri izlediğimiz şahsiyetlerle aynı coğrafyada yaşadıkları için birbirlerini etkilemeleri doğaldır. Bu etkileşimin hangi düzeyde olduğunu inceliyoruz; bu nedenle konumuza girdiler.
1924’te,Nesturiler Türkiye Cumhuriyeti’ne isyan ettiler.
İsyan bölgesi Hakkari idi…
Şimdi biraz geriye gidelim…
1918’de Nesturilerin İngilizler tarafından Bağdat’ın kuzeyinde Baquba kampına yerleştirilmiş olduğunu biliyoruz. 10.000 kadar Ermeni Van’dan, 30.000 kadar Nesturi de Urumiye bölgesinden getirilmişti.
Birlikte aynı kampta kalıyorlardı. Sayıları yaklaşık 40.000 idi.
Musul ve bölgesi fiilen İngiliz işgali altında olduğundan, o tarihlerde İngilizler Ermeni-Nesturi kartını hiç kullanmamıştı. Bölgeyi Şeyh Mahmud Berzenci eliyle idare ettiklerinden dolayı, İngilizlerin bu süreçte oynayabileceği bir Kürt kartı da yoktu.
İngilizlerin asıl hedefi Musul’u korumaktı; Nesturi-Ermeni-Keldani gibi unsurlardan istifade ile Musul bölgesini Türk askerine karşı korumak.
Nesturilerin amacı ise hem Kuzey Irak coğrafyasında hem de eski yerleşim yerleri olan Hakkari’de yeni bir devlet kurmaktı.
Bu niyetleri İngiliz Sir A. Wilson tarafından şöyle dile getirilmişti;
‘Türklerin elinden eski topraklarını geri alabilmek için, Nesturiler savaşa hazırdırlar’[1].
1919’da geliştirilen İngiliz planlarına Ermeni ve Nesturilerle birlikte bu kez Kürtler de dahil edildiler.
Bu plan, ‘Rus hakimiyet bölgesi ile İngiliz hakimiyet bölgesi arasında tampon bir devlet oluşturmak’ düşüncesine dayanıyordu.
İngilizlerin Kafkaslarla Musul arasına bir Ermeni ve bir Kürt devletinin kurmak, Kürtleri de ‘Kuzey-Güney’ şeklinde ikiye ayırıp araya bir Nesturi devletinin koymak şeklinde bir tasarıları vardı.
İngilizler nasıl ki Yahudilere bir İsrail devleti söz vermiş ve bu söze bağlı olarak Arjantin, Uganda gibi ülkelerde bir yer arayışına girmiş ise, Nesturilere de söz vermişler, onlar için de bir ‘yurt’ arayışı başlatmışlardı.
Önce Nesturilerin çıkış yerleri dikkate alınarak İran’ın Urumiye bölgesinde ‘bir Asur devleti’ düşünüldü. Ama Kürt-Nesturi çatışmasından endişe duyularak bundan vazgeçildi.
Ardından, Nesturilere Kanada’da bir toprak verip, orada bir Nesturi devleti kurulması teklif edildi. Bu uygundu ama son çare olarak düşünülmeli, denilerek yine vazgeçildi.
Irak’ta, Duhok’un bir kasabası olan İmadiye’de ayrı bir devlet fikri ortaya atıldı. Bunu gerçekleştirebilmek için Kürtlerin oradan çıkartılması gerekecekti, çatışma riski çoktu, bu yüzden bu da uygun görülmedi.
Sonuçta, Nesturilerin eski yerlerine dönmelerine karar verildi yani Hakkari ve Urumiye bölgesine.
Nesturiler, Osmanlı yönetiminde yaşadıkları dönemde hem İngiliz hem Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı’ya karşı savaşmışlardı, sonra ayrılarak Osmanlı’ya karşı cephe açmışlardı ve şimdi de o topraklara geri dönmek istiyorlardı…
1919’da Nesturiler de tıpkı Şerif Paşa ve Ermeni Bogos Paşa gibi, Paris Barış Konferansı’na müdahil olarak katıldılar.
Urumiye’de Kilise Misyonerlik Kuruluşu tarafından eğitilmiş bir din adamı olan Abraham Yohannan, Nasturi-Keldani ve Süryanilerin temsilcisi sıfatıyla oradaydı. Yanında Urumiye’den gelen Nesturi temsilcileri de vardı.
Hepsinin ortak hedefi şuydu; şimdilik otonom, fakat daha sonra bağımsız olacak bir Asur-Keldani devletinin kurulması.
Bu devletin sınırları dahi çizilmişti;
‘Musul, Urumiye, Diyarbakır, Urfa dahil, batıda Fırat, kuzeyde Van Gölünün güneyindeki dağlar(Başkale-Gürpınar-Çatak’ı tarif ediyor), doğuda Türkiye-İran sınırındaki dağlar(Dalamper-Zagros dağlarını yani üçlü sınırı tarif ediyor), güneyde Dicle ve Fırat’ı kesen hat içinde kalan topraklar’.
Bu tanıma bakıldığında, bugünkü PKK terör örgütünün siyasi hedefinde olan Türkiye topraklarıyla birebir örtüştüğü dikkati çekiyor.
1920’ye gelindiğinde, İngilizlerin Nesturilere teklifi şu oldu;
Musul-Akra istikametinden Hakkari’ye ulaşmak, burada Hakkarili ve Urumiyeli Nesturilerden bir Asur Milleti oluşturmak ve bu milleti, Amerika ve Tebriz’de yaşayan Nesturilerle desteklemek yani Hakkari’de bir Asur Devleti kurmak…
Fikir güzeldi, hemen işe koyuldular.
Ağa Petros liderliğinde yaklaşık 4.000 kişilik bir Nesturi silahlı kuvveti kurdular.
İngilizler de yol göstermek için, bu kuvvete birkaç subay görevlendirdiler. Akra istikametinden Hakkari’ye doğru yola çıktılar. Ama Akra’da hiç beklenmedikleri bir durumla karşılaştılar; Zibari ve Surçi Kürt aşiretleri bu Nesturilere karşı şiddetli bir direniş göstermişti.
Nesturiler ağır bir kayıpla gerisin geriye Musul’a dönmek zorunda kaldılar.
Ama bu arada bu Asur devleti projesine bel bağlamış olan Hakkari Nesturileri çevredeki Kürt köylerine girmiş, yakıp yıkmış, yağmalamıştı; bu önlenemedi.
Bu çatışmalarda Barzaniler de oldukça zarar görmüştü ama Mesud Barzani, bu siyasi stratejiyi Kürtlere karşı ‘bir İngiliz tuzağı’ diyerek geçiştiriyor, Türkiye’ye karşı kurulu tuzaklardan hiç bahsetmiyordu.
İşte Mesud’un sözleri;
‘1920’nin ilkbaharında İngilizler, Kürtlerle savaşmak üzere Asurileri harekete geçirmeyi başardılar. Bunun üzerine Faris Zibari Ağa, akrabalarının aileleri ve aşiretiyle İran’a kaçarak Sımail Ağa Şikaki(Simko)’ye sığınmak zorunda kaldı.
Barzan bölgesinde, Barzanilerle Petros Ağa liderliğindeki Asuriler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda, ünlü Barzani komutanlarından Said Veli bey öldürüldü. Çok geçmeden her iki taraf, İngilizlerin kurduğu bu pis tuzağı fark ederek savaşa son verdiler.’[2]
Oysaki Genelkurmay arşivleri hiç de böyle söylemiyordu; Surçi ve Zibari aşiretleri kaçmamış, aksine Nesturilere karşı savaşmıştı.
Yine 1920’de, San Remo Konferansı’nda konu üzerinde görüşmeler başlatıldı ve bölgedeki Hıristiyan ve Kürt unsurlar yeniden ele alındı.
Lord Curzon, İngiltere’nin görüşlerini şöyle açıklıyordu;
‘Bağımsız bir Kürdistan kurulduğunda Hıristiyan nüfus da göz önüne alınmalı, bu insanların sayıları 100.000 civarındadır. Yeniden eski yerlerine yerleştirilmeli.
Türkler tarafından yerlerinden edilen bu insanlar şu anda Baquba’da İngiliz denetimindedir.
Yeniden yerleştirilmeleri imzalanacak antlaşmada(Sevr’i kastediyor) da yer almalıdır. Türk-İran sınırında yeni bir düzenleme yapılabilir.
Bu insanların kötü kaderleri Ermenilere benziyor. Bunlar adına sorumluluk almaktan çekinmemeli… Keldanilerin ve Asurilerin korunmaları güvencededir’.
Lord Curzon’un bu görüşleri, önceden bilinen İngiliz siyasetinin bir sonucuydu; Doğu Anadolu’da bir Ermeni-Kürt devleti, Kürt devleti iki parçalı ve parçalar arasında ayrı bir Nesturi devleti…
1918-1923 arası geçen yıllarda, Cumhuriyet’in kurulmasıyla Hakkari bölgesi Türk sınırları içinde kaldığından, İngiliz/Nesturiler sayılan emellerini gerçekleştiremediler.
1923 yılı itibariyle Musul bölgesindeki İngiliz karşıtı direnişler kırılmıştı ancak Kürtlerin büyük tepkisi üzerine, bölgede bir Nesturi devleti yine kurulamamıştı.
Musul Sorunu Lozan’da çözülememişti ve Mustafa Kemal’in tüm dikkatleri Musul üzerindeydi, İngilizler de bunun farkındaydı.
Bu son durumda İngilizlerin yeni bir strateji geliştirmekten başka çaresi kalmamıştı…
Musul’u elde tutmak isteyen İngilizler, bu Nesturiler üzerinden yeni bir proje hazırladı.
Bu projeye göre, Nesturiler Türk sınırından sessizce sızarak eski yerlerine ulaşabilecekti.
Proje uygulandı ve birçok Nesturi Hakkari’deki eski yerlerine geri dönmeyi başardı.
İranlı Nesturilerden bir grup Bağdat üzerinden Urumiye’ye ulaşmaya çalıştı ama bölgedeki aşiretlerin şiddetli direnişi nedeniyle bu hattı geçemedi. Ancak 1922’de, İran orduları Kürt aşiretlerini bölgeden çıkarınca, bu kente dönüp yerleşmeyi onlar da başaracaklardır.
Musul’a yerleşen Nesturilere gelince, daha önce oluşturulan Nesturi taburları yeniden düzenlendi ve İngiliz yönetimindeki Irak ordusunun bir parçası haline getirildi.
Sonuçta, 1924 yılı itibariyle Nesturiler üç ana merkezdeydi; Hakkari, Musul ve Urumiye.
Bu üç kent birbirlerine komşuydu yani olası bir ayaklanmada birbirlerini destekleyebilecek kadar yakındı.
Türkiye Musul sorununun çözümü için görüşmelere başladığında, Nesturi tablosu işte böyleydi ve şimdi konumuz olan Nesturiler, işte bu Nesturilerdi…
İsyanın hemen öncesinde Musul…
Musul için ilk görüşmeler, 19 Mayıs 1924 günü İstanbul’da başladı.
Haliç konferansı olarak adlandırılan bu görüşmelerde, Türk heyetine Meclis Başkanı Fethi Bey, İngiliz heyetine ise Sir Percy Cox başkanlık ediyordu.
İlk toplantıda Fethi Bey, Musul’un Türkiye’ye bırakılmasını talep etti. Buna İngilizler karşı çıktı, bir karar alınamadı.
21 Mayıs’ta, ikinci toplantı yapıldı.
Bu kez, Sir Cox, Musul dahil olmak üzere Dicle’nin her iki sahilinin İngilizlere verilmesi istedi, yine karar alınamadı.
24 Mayıs’ta, yeniden bir araya gelindi ve Sir Cox, ilk talebine ilave olarak, bu kez Hakkari vilayetine bağlı Beytüşşebap, Çölemerik ve Revanduz kasabalarını da istedi.
3 Haziran’da yapılan son görüşmede ise, bu taleplerin karşılanmaması halinde meselenin Cemiyete Akvam’a götürüleceğini bildirildi[3].
Haliç Toplantıları böylece son buldu yani sonuçsuz…
İngiltere’nin teklifi üzerine toplanan Cemiyeti Akvam, konuyu görüşmek üzere her iki tarafı Cenevre’ye davet etti.
10 Eylül 1924’te, Ali Fethi Bey başkanlığındaki Türk Heyeti Cenevre’ye gitti.
24 Eylül 1924’te, Cemiyeti Akvam’da ilk genel toplantı yapıldı. Konu genel çizgileriyle masaya yatırıldı.
27 Eylül tarihindeki ikinci toplantıda, ara bir kararla Irak üzerinde İngiliz mandasını kabul edildi.
30 Eylül’de, Musul meselesi için durumu yerinde incelemek üzere bir soruşturma komisyon kurulması karara bağlandı ve komisyon çalışmalarına başladı…
Musul meselesi böylesi bir siyasi seyri izlerken, 7 Ağustos 1924’te, Hakkari bölgesindeki Nesturiler İngiliz planında olduğu gibi isyanı başlattılar…
İsyan, 7 Ağustos 1924 günü, Hakkari Valisi ve beraberindeki heyetin Hangediği mevkiinde pusuya düşürülmesi ile kendini gösterdi. Çıkan çatışmada Jandarma Komutanı Binbaşı Hüseyin ile üç jandarma eri şehit düştü, beş er ise yaralandı.
İsyan bölgeye yayılıyordu…
14 Ağustos 1920’de Bakanlar Kurulu toplanmış, isyana müdahale için Genelkurmay Başkanlığı görevlendirilmiş ve Türk Ordusu kapsamlı bir harekatı planlamaya alınmıştı.
Eylül ayında askeri harekat başlatıldı…
Harekat esnasında, sonradan Hoybun-Taşnaksutyun örgütüne katılacak ve1930 Ağrı isyanını yönetecek olan Yüzbaşı İhsan Nuri firar etmiş ve beraberinde, Teğmen Rasim ve Teğmen Tevfik ile birlikte 275 eri de sürüklemiş, ayrıca 10 otomatik tüfek, 380 tüfek ve 800 kilo buğdayı gasp etmişti.
19 Eylül günü, Nesturi isyanına destek veren İngilizler, üç İngiliz uçağı ile Bisbin’den Şiranis’e gitmekte olan 62’nci Piyade Alayı’nın 2’nci taburunu havadan bombalamaya başladılar;
8’nci Bölük Komutanı Üsteğmen Sadullah ile altı er şehit düştü, 15’i ağır olmak üzere 25 er yaralandı.[4]
28 Eylül’de kontrol altına alınan bu isyan, 19 Ekim 1924’te tamamen bastırıldı ve askeri harekat sona erdi.
Hakkari’de bir Asur Devleti kurulmasına ilişkin İngiliz planı tutmamıştı.
Musul meselesine gelince…
Konu, Macar, Belçikalı ve İsveçli temsilcilerden oluşan üçlü komisyonun önüne bırakılmıştı.
30 Eylül 1924, komisyon kuruldu.
13 Kasım 1924’te, göreve başladı ve ilk toplantısı Londra’da yapıldı.
16 Ocak 1925’te, Bağdat ve Musul’da toplanan komisyon raporunu açıkladı;
“1928 yılında bitecek olan İngiliz manda yönetiminin 25 yıl daha uzatılması ve Kürtlere özerklik verilmesi…”
Bu bir komisyon raporuydu, nihai kararı 16 Aralık 1925’te Milletler Cemiyeti Meclisi verecektir.
Şimdi hepsi alt alta sıralandığında Nesturi oyunu öylesi açıktır ki, sahnenin perde arkasındaki İngilizleri ve elbette Musul’u görmemek mümkün değil. Bundan fazla söylenecek her söz boşadır.
Öte yanda, mutlak bir cevap bulması gereken soru şudur; tek başına Nesturiler nasıl olmuştu da Hakkari bölgesinde yani Kürt aşiretlerinin güçlü olduğu bir bölgede isyan çıkartabilmeyi başarmışlardı?
Öyle ya burası Hakkari, Seyit Taha’nın, Şeyh Ubeydullah’ın, Seyit Abdulkadir hatta küçük Seyit Taha’nın memleketi değil miydi?
Bölgedeki Kürt aşiretleri bu sayılanların etki alanı içinde oynamıyor muydu?
Nasıl olmuştu da bu Nesturiler bu aşiretleri yok sayarak yani meydanı boş bularak ortaya atılmışlardı?
Türkiye’de siyaset düşünür ve yazarları nedense bu sorulara hiç cevap aramadılar. Günümüzde dahi bu Nesturiler kamuoyu tarafından tanınmıyor, Ortadoğu’da oynanan oyunlar çerçevesinde nasıl bir yer almış oldukları da bilinmiyor.
Oysaki bu kadim topluluk Anadolu’nun bir küçük parçasıydı.
Burada oynanan oyunlarda, ellerindeki kartlar küçük olsa da, oyuna dahil edilebilecekleri gözardı edilmemeliydi.
Kaldı ki, PKK terör örgütünün siyasi hedefindeki ülke topraklarımız ile Nesturi-Keldani-Süryanilerin kurmayı düşledikleri yeni bir Asur devletinin toprakları birbiriyle örtüşüyordu…
Peki, Nesturiler bu isyanla neyi başarmıştı?
Nesturiler bu isyanla Musul’un İngiliz işgalinde kalmasını ve bu bölgede yeni bir Kürt dosyasının açılmasını başarmıştır.
Bu noktada, Seyit Abdulkadir’in yeğeni küçük Seyit Taha ve Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin de bir İngiliz işbirlikçisi olduğu açığa çıkmıştır.
1919-1931 arasında sessiz kaldık, diyen Mesud Barzani’nin bu sözlerinden, aynı süreçte Türklere karşı İngilizlere yanaşmış olduğu ileride açığa çıkacaktır.
Ve bu süreçte Barzaniler, Türkiye’ye karşı açılmış olan Kürt dosyasının İngiliz silahlı ayağı olarak Türk tarihine yazılacaktır…
Kitap:
Büyük Suikast/Kürt Gerçeğinde Bilmediklerimiz
[1] Suat Akgül, ‘Musul Sorunu ve Nasturi İsyanı’, s. 79, Berikan Yayınları, 2001.
[2] Barzani, ‘Barzaniler, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’, s. 30.
[3] Uğur Mumcu, ‘Kürt İslam Ayaklanması’, s. 145, UM: AG Yayınları, 2010.
[4] Akgül, ‘Musul Sorunu ve Nasturi isyanı’, s. 139.