Diyarbakır.. ‘Bakla Düştü’
Tarih 21 Mart 2024..
Diyarbakır’da Nevruz kutlamasında eski milletvekili Leyla Zana konuştu.
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’ın konuşmasından sonra sahneye çıkan Leyla Zana ise seçim sonrası için ‘çözüm süreci’ sinyalini verdi.
YENİ YOL GELİYOR
Zana sahnede halka üç kez “Sayın Öcalan’ın 1993’te ilan ettiği barış sürecinin yeniden başlamasını istiyor musunuz, bu yolun yeniden açılması için hazır mısınız?” diye sordu ve alandaki halk üç kez “evet” diye yanıtladı.
SEÇİMDEN SONRA
Türkçe ve Kürtçe bir konuşma yapan Zana “Bu ülkeyi yönetenlere sesiniz ulaştı, hep beraber seçimden sonra barışın yolunu açacağız” ifadelerini kullandı.
Durum bu.
Zana’nın bahsettiği 93 çözüm süreci nedir?
1993 Mart ayında, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, PKK terör örgütü ile sözde ateşkes yaptı ve süreç başladı.
İlk olarak gazeteci Cengiz Çandar’ın “Apo’dan Özal ve Demirel’e mesaj” başlığı altında yazısı duyuruldu.
Çandar, 13 Mart 1993 tarihli Sabah gazetesinin manşetinde “Apo silah bırakıyor” haberiyle gündemi belirliyordu.
Çandar, haberinde ”PKK artık silahlı mücadeleden vazgeçiyor, Apo Kürtleri siyasi mücadeleye çağırıyor, Bağımsız Kürt devleti isteği terk ediliyor, diyordu.
Haberin özeti şu:
“PKK lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’deki başta Kürt sorunu ve terör olmak üzere önümüzdeki dönemde gelişmeleri etkileyecek bomba açıklamalara hazırlanıyor.
Öğrenildiğine göre Abdullah Öcalan, Nevruz öncesinde yapmayı tasarladığı açıklamada “terörü kınayacak” taraflarına “silahlı mücadelenin terk edilmesi…çağrısında bulunacak…”
Her şey Çandar’ın yazdığı gibi oldu.
Nevruz öncesi 20 Mart’ta, İmralı haini Bekaa’da bir basın toplantısı düzenledi.
İmralı şöyle konuştu;
“20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar ateş etmeyeceğiz. Ancak meşru müdafaa durumunda karşılık vereceğiz. Böylelikle uluslararası, Türkiye ve Kürdistan kamuoyunun bir barışa imkân bulunması dileğine de karşılık vermeye çalışıyoruz…”
Ve 20 Mart’ta sözde ateşkes yapıldı ve Zana’nın dediği çözüm süreci başladı.
BAKINIZ SONRA NELER OLDU
PKK terör örgütü yeniden toparlandı ve gelip bizi Bingöl’de vurdu.
20 Mart 1993 ateşkesiyle yeniden güç kazanan örgüt, 24 Mayıs 93’te Bingöl karayolunda 33 silahsız askerimizi, 2 öğretmen ve 2 sivil vatandaşımızı Bingöl’de kurşuna dizdi.
Bu eylemle, Irak’ta olması gereken çatışmalar Türkiye’ye taşındı ve ülkemiz bu olaylar sonrasında kan ve ateş gölüne dönüştürüldü.
Çıkan şiddetli çatışmalar sonucu, 93, 94 ve 95’te her yıl verdiğimiz şehit sayısı beş yüzden fazla..
Genelkurmay’ın bu konudaki açıklaması şöyle, Büyükanıt anlatıyor;
“1992 yılında zayiatımız 496 şehit, 955 yaralı toplam bin 451, 93 yılına baktığımız zaman 538 şehit, 996 yaralı toplam bin 534, 1994 yılına baktığımız zaman 867 şehit, 206 yaralı toplam 2 bin 927 bu yaralılardan bir kısmı tedavi edilmek suretiyle tekrar hayata döndü.
1995 yılında 615 şehit, bin 342 yaralı, bin 957 zayiat var. Bu rakamlar gerçekten çok ürperticiydi.”
Durum bu.
Aradan yıllar geçti..
Bu kez AKP siyaseti yeni bir çözüm sürecine başladı, Habur, Oslo, Dolmabahçe..
754 şehit verdik, aynı süreçte 17 bin çocuk dağa kaldırıldı, terörist yapıldı.
Ve bugün..
21 Mart Nevruz’unda Leyla Zana çıkıyor, seçimlerden sonra yeni bir çözüm süreci başlayacağını işaretini veriyor.
Süreç dedikleri sadece kimlik meselesi değildir.
Süreç şudur:
Özelleştirme adıyla kaynaklarımızın yönetimini yabancılara devretmek..
Özel okullar adıyla gençlerimizin akıl yönetimini devretmek..
İnanç özgürlüğü adıyla Tarikat ve cemaatleri resmileştirmek, okullarını genelleştirmek, Patrikhaneyi ekümenik, Ruhban okulunu etkin yapmak..
Din ve vicdan özgürlüğü adıyla bir olan bir ulusu mezhepsel ayrıştırmak..
Eşit yurttaşlık adıyla bir olan ulusu çoklu kimliklere dönüştürüp aslında kimliksiz hale getirmek..
Sonra..
Tüm su sayılanları yeni anayasa adı altında teminat altına almak.
Bu neyi getirir?
Bu Türkiye’yi yabancıların yönetiminde serbest bölge haline düşürür.
Yabancı yönetiminde serbest bölge ne demek?
Fabrika yabancının, işçisi bizim,
Banka yabancının, çalışanı bizim.
Para yabancının, borçlusu bizim.
Ekonomik bağımsızlık olmaz ise siyasi bağımsızlık olmayacağına göre..
Ve tüm bunlara evet derseniz eğer..
Bir olan Türk Milleti’nin çok dilli, çok kimlikli, çok bayraklı haline de şimdiden kendinizi hazırlamanız gerekiyor..
Anayasal olarak çok kimlikli bir ulus aslında kimliksiz bir toplum demektir.
Çok bayraklı bir devlet aslında bayraksız,
Çok dilli bir millet aslında dilsiz,
Çok vatanlı bir ulus devlet aslında vatansız demektir.
Bu bir Bizans oyunudur.
Bu aynı zamanda 1071 Malazgirt savaşının, 1453 İstanbul’un fethinin ve 1923 İstiklal savaşı ve Cumhuriyet’in rövanşıdır.
Bugün buna izin verirseniz eğer..
Yarın Türkiye coğrafyanın adı, gelin bunu da değiştirelim, Bizans yapalım dediklerinde ne cevap verebileceğinizi şimdiden hepimizin düşünmesi gerekiyor.
Ve bugün buna da evet derseniz eğer..
Bin yıllık Türk-Bizans savaşından sonra, bugün Anadolu’da bayrağını dalgalandıran Türk Milleti, Bizans’ın yönetiminde yaşayabilir mi, bunu da düşünmesi gerekiyor.
İşte Leyla Zana’nın çözüm süreci ile ilgili söylediklerinin açılımı bu.
İki kez çözüm süreci tuzağına düşürülen Türk Milleti, üçüncü kez aynı tuzağa düşmemelidir.
Zengin kaynaklarının gücüyle Türkiye, kendi içindeki kendi sorunlarını da birlik ve bütünlüğünü koruyarak çözebilecek güce sahiptir.
Eğer ki bu ülkede yeni anayasa adı altında bir değişiklik yapılması düşünülüyorsa, kim ne derse desin, son söz Türk Milleti’nin olacaktır.
Anayasaya dikkat!
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı yazar