Söylenmeyenler.. ’32.Gün..’

İsrail Ne İstiyor..
Uğur Mumcu yıllar önce Türkiye’yi hedef almış bu küresel siyasi projeyi(BOP), arkasındakileri, şeyhler şıhlar üzerinden çizilen yol haritasını ve bugün bizim için görmeye zor gelen ne varsa hepsini bir bir saymıştı.
Belki Uğur Mumcu’nun söylemediği bir tek Usta kalmıştı.
Özal’dan Çekiç Güç’ten ABD’den ve İsrail’den alıp olayları Usta’ya bağlayamamıştı. Aslında istikameti buydu ama -ne yazık ki- ömrü 2003 Körfez savaşını görmeye vefa etmedi…
‘Şimdi 32. Günde kaldığımız yerden yine İsrail’e dönüş yapacağız’ demiştik.. Devam edelim….
Yıl 1982…
Bildiğiniz üzere Rusların Mahabad hamlesine, Amerika İsrail’i Müslüman coğrafyanın tam da kalbine kurarak karşılık vermişti. İsrail kurulmuş ama aynı gün de Arap-İsrail savaşları başlamıştı.
Başlangıçta Arap ve İsrail kelimeleri üzerinden giden bu savaş zaman içerisinde Yahudi karşıtlığını güçlendirmiş ve bölgede olası bir din savaşı riskini de beraberinde getirmişti.
İşte böylesi bir süreçte Irak güçlendi, İran güçlendi ve Suriye ön plana çıktı.
Doğal olarak etrafını kuşatan Müslüman ülkelerin güç kazanması İsrail’in güvenliğini tehlikeye düşürdü. Bir yanda İngiltere, bir yanda Amerika ve de İsrail başladılar düşünmeye…
Mesele şuydu; bu tehlike nasıl bertaraf edilecekti?
Onlar böyle düşünürken Yahudi diplomat Oded Yınon ortaya çıktı. Dünya Siyonist Dergisi Kivunim’de, İsrail’in Ortadoğu’da izleyeceği siyaset ve hedeflerini ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’ başlığı altında yayımladı.
Bu planda ortaya çıkan tehlikenin nasıl bertaraf edileceği açıklanıyordu. Fikir babası İsrael Shakak‘tı.[1]
Türkiye’de bu proje tıpkı tarikat gibi nedense hiç konuşulmadı. Hele ki ekranlardaki açık oturumlara hiç konu olmadı. Oysaki bugün Irak, Suriye ve Mısır’da ne oluyorsa hepsi yıllar öncesinde şimdi size anlatacağım bu planda öngörülmüş, birer birer hayata geçiriliyordu.
Türkiye neden bunu görmedi ya da görmek istemedi, o da ayrı bir konu. Biz şu müthiş plana gelelim…
Oded Yinon muazzam bir cüretle Irak ve Suriye’nin parçalanacağını ve Arap olan devletlerin küçük parçalar halinde yok edileceğini dünyaya ilan ediyordu.
Öylesine cüretkardı ki daha planın başında ‘hedef, tüm bölgenin küçük eyaletlere/bölgelere bölünmesi ve mevcut tüm Arap bölgelerinin yok edilmesidir’ diyebiliyordu.
Yınon, belirlenen bu hedefe operasyonel bir stratejiyle ulaşabileceğini söylüyor ve öyle bir yol çiziyordu ki ‘Yahudi devletin varlığı, refahı ve bekası’ için olmazsa olmaz bir yol haritası.
Burada bir not düşelim..
Bilindiği üzere İran- Irak savaşı 1980’de başlamış ve sekiz yıl sürmüştü. İsrail’in bu planı ise ‘1980’lerde İsrail için strateji’ adıyla 1982’de yayımlandı yani savaşın hemen başında. Ancak bu savaşın önceden kurgulanmadığı anlamına gelmiyor.
Bu yeni İsrail planının ön hazırlıkları, kurgusu ve ana fikrinin ortaya çıkış sürecini eklerseniz İran-Irak savaşının öncesinde senaryonun düğmesine basılmış olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bize iki komşu ülke arasındaki bu savaşın önceden kurgulanmış olduğunu işaret eder.
Yınon Planında önce bir Irak- İran savaşı ardından Irak ve Suriye’nin sırayla parçalanması öngörülüyor, işte o bölüm;
‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir.
Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür.
Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır.
Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür.
Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır…’
Bu satırlara yakından bakıldığı zaman bu hedeflerin neredeyse tamamına erişilmiş olduğu anlaşılıyor;
İran-Irak savaşı çıkarıldı, Irak zayıflatıldı, etnik ve dini bazda Kürt-Arap, Şii-Sünni ekseninde fiilen üçe bölündü;
İşte Barzani, referandumunu yaptı, bağımsızlığın ilanı için şimdi fırsat kolluyor.
Belki burada bizim için mesele şu olmalı;
Türkiye neden bunu zamanında göremedi öyle ya Irak bu duruma bir anda gelmedi ki ardında 91 Körfez savaşı var, Özal var, Çekiç güç var, 2003 Körfez savaşı var ve bu savaşlarda ABD’ye yapılan işbirliği var.
Asıl bunun konuşulması gerek ama önce şu İsrail’in yeni yol haritasını açalım nasıl olsa tüm yollar Türkiye’de kesişecektir…
İsrail’in bu yeni stratejisinde Suriye’nin ayrı bir yeri var. Oded Yinon planın temelini oluşturan etnik ve mezhepsel farklılar çizgisinde yürüyerek önce Suriye’ye ulaşıyor, sonra ülkeyi parça parça ederek ‘Yeni Suriye’ye temel hazırlıyor,
işte planda geçen o bölüm;
“Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır “
Şimdi bir bakın bakalım Suriye’ye ne görülüyorsunuz;
Kıyıda Şii-Alevi bir eyalet dediği Lazkiye bölgesi; Golan zaten İsrail’in işgali altında üstelik iltihak ettiğini de daha yeni açıkladı; Fırat’ın doğusunda PKK terör örgütünün türevleri yönetimi ele geçirdi ve şu an Türkiye-ABD arasında mekik dokuyorlar anlaşma yapabilmek için.
İş artık İsrail’in Golan üzerinden Fırat’ın doğusundaki PKK türevleriyle buluşmasına kalıyor..
Yani?
Süreç işliyor tıpkı planda öngörüldüğü gibi.
Ve Lübnan…
Parçalama ve bölme stratejisi açısından Lübnan örnek gösteriliyor ve bunun Arap yarımadasındaki Müslüman ülkeler için bir başlangıç olabileceği ileri sürülüyor;
‘Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi Mısır, Suriye ve Irak da dahil olmak üzere tüm Arap dünyası için bir başlangıçtır ve aslında Arap yarımadası şimdiden bu yolda ilerlemektedir.
Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir’.
Burada anahtar kelime, ‘kısa vadede askeri güçlerin kırılması’ olmalı.
Burada askeri gücünün kısa vadede kırılmasını hedeflenen ülkeler İran, Irak ve Suriye…
İran bir yana, Irak ve Suriye’de neler yaşanmakta olduğunu biliyoruz; biri fiilen parçalandı, diğeri de parçalanmanın eşiğinde yani askeri güçleri çoktan kırıldı.
İran’a gelince…
Komşusuyla giriştiği ve hiçbir sonuç vermeyen sekiz yıllık savaş onun da askeri ve ekonomik gücünü epey sarstı.
Belki de bugün İran, ABD ve İsrail’e karşı varlığını koruyabilmek adına nükleer silah potansiyeline sahip olmak düşüncesiyle hareket ediyor olabilir. Ama İran’ın bu potansiyel tehdidi, İsrail açısından bir beka meselesi olarak görüldüğü için Ortadoğu’da havayı ısıtıyor.
Bu tehdidin İsrail açısından ne denli ağır olduğunu biliyoruz zaten, başta değindiğimiz 17/25 operasyonlarına yeniden bir gözatmak yetiyor. Bu bize Usta’nın İran politikasını değiştirebilmek için İsrail’in neden küresel komplolara kalkıştığını da gösterebiliyor.
İsrail’in yeni yol haritasında en çarpıcı olanı Filistin için öngörülenler olmalı….
Neden çarpıcı?..
Görüyoruz işte İsrail’in Müslümanlara yaptığı mezalimi kamuoyuna duyurabilmek Yenikapı’da zaman zaman protesto mitingleri düzenleniyor ve İsrail’i eleştiriliyor.
Bu gerçekten ilginç çünkü İsrail’in Filistin politikasına karşı çıkan bir hükümet niye miting yapar ki, illa bir şey yapacaksanız İsrail ilişkilerini masaya yatırırsınız, ambargoysa ambargo olur biter öyle değil mi ama olmuyor, bu yapılmıyor aksine Türkiye-İsrail ilişkileri hız kesmeden devam ediyor…
Ama şimdi benim size anlatacağım bu Filistin planını Usta duyabilse değil Yenikapı, yurdun dört bir köşesinde hop oturup hop kalkması lazım gelir ama olur mu ki dersiniz?..
İşte İsrail’in Filistin planı;
‘Mevcut yapısı ile Ürdün’ün uzun süre var olması ihtimal dahilinde değildir ve İsrail’in hem barışta hem savaşta sürdüreceği politika mevcut rejim esnasında Ürdün’ün tasfiyesi ve yönetimin Filistin’li çoğunluğa devri yönünde olmalıdır.
Irmağın doğusundaki rejimi değiştirmek aynı zamanda Ürdün’ün batısında yoğun bir Arap nüfusu olan bölgelerdeki problemin de hallolmasına sebep olacaktır.
Otonomi planı ve bölgesel taviz ve bölünmeler de reddedilmelidir çünkü Arap’ları Ürdün’e ve Yahudileri ırmağın batısındaki bölgelere ayırmadan bu ülkede yaşamaya devam etmek mümkün değildir.
Bölgede gerçek manada bir arada varoluş ve barış, ancak Ürdün’le deniz arasındaki bölge Yahudiler tarafından yönetildiğinde gerçekleşecektir. Araplar içinse… Kendilerine ait bir ulus ve güvenlik sadece Ürdün’de onların olacaktır’
Şimdi bu ne demek?..
Planın ana fikrine bakılacak olursa, İsrail Filistin devletinin varlığını kendi açısından tam bir beka sorunu olarak görüyor, birlikte yaşamının mümkün olmadığını ileri sürüyor.
Çözüm olarak da Ürdün devletinin feshedilerek Filistinli bir yönetime devredilmesini böylece tüm Arapların Şeria Irmağının doğu yakasına sürülmesini öneriyor.
Ve burada yeni bir yönetim kurulmasını savunuyor böylece Şeria Irmağının Akdeniz’e uzanan batı yakasında hiç Filistinli kalmayacağı için tamamı İsrail toprağı oluyor.
Plan böyle işletilirse eğer, Gazze kıyı şeridi dahil bölge tamamen Filistinlilerden arındırılmış olacak, Ürdün krallığı yıkılarak yerine sürgün edilecek Filistinlilerin de yer alacağı karma bir devlet ortaya çıkmış olacak, plan bu.
Peki bu neye yol açar?..
Plan öngörülen bu hedeflerine ulaşabilirse eğer, Akdeniz kıyılarını ele geçirmiş, Parçalı Lübnan’dan parçalı Suriye’ye el uzatmış bir İsrail devletine yol açar ki buna da Golan Tepeleriyle Fırat’ın doğusundaki PKK türevlerini ekleyip bir ayağını da Barzani’ye uzatırsanız karşınıza Tevrat’ta geçen ‘Büyük İsrail’ çıkar yani Fenike.
İşte BOP dedikleri de bu.
Kitap:
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak
[1] Israel Shahak: Kudüs’te bulunan Hebrew Üniversitesinde organik kimya profesörüdür ve İsrail insan hakları ve medeni haklar birliğinin yönetim kurulu başkanıdır. Shahak yazıları adında bir yazı yayınlanmıştır, bunlar İbrani basınından bazı makalelerin derlemesidir ve kendisi de birçok makale ve kitabın yazarıdır.