100. Yıl

31.Gün.. ‘Kim Bunlar’

Usta Neden İsrail Dedi..

Şimdi karşımızda Osmanlı’dan bir parça koparıp ayrı bir devlet kurmak emelinde olanların kurduğu bir Ermeni ittifakı var ki burada geçen Kürtler gerçek Kürt değildir.

Buna Rus, Yahudi ve İngiliz cepheleri eklendiğinde Kürt kimliği üzerinden yola çıkan bu Taşnakçıların Türk’e karşı ittifak yapmadığı neredeyse bu dünyada ülke kalmamış olduğunu görebiliyoruz.

Çünkü tek başlarına güçleri yetmiyor.

Zaten bu nedenle Amerikalının Ortadoğu projesi Büyük Ermenistan ya da Büyük İsrail üzerinden gitmiyor. ‘Büyük Kürdistan’ üzerinden gidiyor.

 BOP haritasına bakılırsa eğer, işin aslı ortaya çıkıyor.

Haritada yer alan Ermenistan’ın ‘büyük’ değil aksine ‘küçücük’ ama Kürdistan’ın Sevr haritası aksine çok büyük olarak işaretlenmiş olduğu gözden kaçmıyor.

Bu da bize Cumhuriyet tarihi boyunca tek başına güç olamayan bu Taşnakçıların neden şimdi Kürt kılığına girmeye çalıştıklarını, neden kimlik değiştirerek Kürt kardeşlerimiz üzerinden Cumhuriyetin karşısına dikilmiş olduklarını bir kez daha gösteriyor…

‘Bundan sonra yolumuz Diyarbakır’a düşecektir’ demiştik, oradan devam edelim..

Şimdi..

Diyarbakır’da Bülent Arınç’ın gözyaşlarıyla eşlik ettiği Usta-Barzani kucaklaşması hep hafızalarımızda dursun, biz Usta’nın Beştepe’de yaptığı öfke dolu konuşmaya geri dönelim.

Usta, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Mesud Barzani’nin bağımsızlık referandumuna ilişkin olarak ‘İhtimal vermiyorduk, yanılmışız’ demiş ve eklemişti;

 “Referandumu Kuzey Irak yönetimi gerçekleştiriyor, tek desteği İsrail veriyor, daha sandıklar açılmadan kutlamayı PKK’lılar yapıyorsa orada masumiyet de meşruiyet de yoktur, bu böyle bilinsin”.

Bu bakış açısıyla Usta, Irak kuzeyinde kurulacak olan bir Kürt Devletini ‘Türkiye’ye karşı bir ihanet olarak niteliyor ve Barzani’nin kendilerini yanılttığını itiraf ediyordu.

En önemlisi Usta ‘Bu işin arkasında İsrail olduğunu ve PKK terör örgütünün de bunun bir parçası olduğunu da ilan ediyordu.

Hatırlatalım, başta söylediğimiz gibi Uğur Mumcu bunu ta 90’lı yıllarda görmüş, kamuoyunun dikkatini ‘Barzani-İsrail’ üzerine çekmişti zaten. 

Aradaki ilişkileri şöyle açıklamıştı;[1]:

Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki Mossad-Barzani ilişkisidir. Mossad, İsrail’in gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?

Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, ‘Hayır olmadı’ diyemiyor.

CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da Mossad-Barzani ilişkileri bilinmiyordu Mossad’dan Kürtlere 50 milyon dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor…

70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu?  Sürüyor.’

Mumcu’nun yıllar önce Barzani-İsrail ilişkilerinin konu edildiği yazısının tamamı şöyle, Uğur Mumcu anlatıyor;

Mossad’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan ‘Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services’ adlı kitapta sergileniyor.

Bu kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor.  Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, Mossad’ın Kürtlerle ilişki kurduğu, Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor.

1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor. 

1972 yılında imzalanan Sovyet- Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şahı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.

Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İsrail-İran üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor.

Mossad-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ataşesi Yaakov Nimrodi (Mossad Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç: Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor.

 Kitapta, Mossad’dan Kürtlere 50 milyon dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor.

70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu?

Kitaba göre sürüyor;

 Körfez Savaşı sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor.

Mossad, Barzani’ye Avrupa kahvehanelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.

Kitapta, Mesud Barzani’nin gizlice İsrail’e giderek yardım istediği de yazıyor. Bu ilişkiler; sürüyor ve öyle anlaşılıyor ki daha da sürecek. Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek… İlgi belli. İlişki de belli.’[2]

Şimdi perdeyi açalım…

Kamuran Ali Bedirhan,  2015 yılında adına İmam Hatip Lisesi açılan Cizre Emiri Bedirhan Bey’in torunu, Emin Ali Bedirhan’ın oğluydu.

60’lı yıllarda Barzani’nin Avrupa’daki sözcüsü, istihbarat işlerinin de uzmanıydı. Anadolu’da İngiliz ajanı Binbaşı Neol’in[3] rehberi ve tercümanı olarak çalışmıştı[4].

Ve aradan yıllar geçti, kısaca değindiğimiz gibi Şalom Nakimon isimli bir Yahudi yazar Kamuran Bedirhan’ın Mossad ilişkilerine ulaştı. Onun bir ‘ ajan’ olduğunu açıkladı;

‘Kod adı Yolcu’duydu ve Mossad’dan ayda 50.000 Filistin Lirası alıyordu. Klasik anlamda bir casus değildi. İsrail’in teklifiyle hassas siyasi işler yapıyordu ve Kürt mücadelesi için İsrail’den yardım alacağını düşünüyordu.’[5]

Mumcu’nun araştırdığı bu dönem İsrail’in ortaya çıkış süreciyle bağlantılıdır.

Bu dönem yani Arap-İsrail savaşlarının Müslüman-Yahudi çatışmasına dönüşmeye başladığı yıllarda, İsrail bir ‘beka stratejisi’ uygulamaya başlamıştı.

İsrail’in yol haritasının temeli buydu ki bunu konuşmuştuk;

‘Araplara karşı Arap olmayanları kullanmak ve bu amaçla Müslüman ülkeleri ‘etnik-mezhep farklılıkları’ temelinde ayrıştırmak, parçalamak, çatıştırmak’.

Bu dönem aynı zamanda İsrail’i tehdit eden Arap devletlerine karşı birlikte hareket edebileceği  işbirlikçilerin araştırıldığı bir süreçti. Böylece  başlayan  İsrail-Barzani ilişkileri, Altı Gün Savaşı’ndan sonra ivme kazanarak devam etti.

Bu dönemde İsrail, Arap ordularından ele geçirdiği çok sayıda Sovyet silahını peşmergelere gönderdi. Bunu İsrailli yazar Benyamin Beit-Hallahmi’nin ‘İsrail Kimi Neden Silahlandırıyor’ adlı çalışmasından öğreniyoruz.

Yazar kitabında bu ilişkileri şöyle açıklıyor;

‘Irak’taki Kürt direnişçiler her zaman İsrail’in ilgi alanı dahilindeydi. Mossad’ın Kürtlere desteği 1958’de başladı. Askeri danışman, silah ve cephane kapsayan daha geniş çaptaki yardım ise 1963’te uygulamaya kondu. Molla Mustafa Barzani, önce Eylül 1967 ve sonra Eylül 1973’te İsrail’i iki kez ziyaret etti.’ 

Mossad ile Barzani arasındaki bağı kuran isim artık şaşırtıcı olmasa gerek, Kamuran Ali Bedirhan’dı.

 Baştan beri İngilizlerle iyi ilişkileri vardı. Barzani’nin temsilciliğini üstlenerek Kürt tarafı adına hareket etmeye başlamıştı. Taraflar arasında ilk önemli temas 1964 yılında gerçekleşti. Savunma Bakan Yardımcısı Şimon Peres ile buluşma sağlandı. 

Barzani’den bir grubun İsrail’de askeri eğitim almasına karar verildi.

Daha sonra Barzani’ye  danışmanlık yapmak ve peşmergeleri eğitmek üzere bölgeye bir istihbarat ekibi gönderildi.

Ağustos 1965’te, karşılıklı  ilişkiler  askeri uzmanların peşmerge komutanları için eğitim kampları kurmasına kadar vardı.

İsrail bir yıl sonra  istihbarat merkezine elattı. Barzani’nin  istihbarat örgütü (Parastina Kürdistan) şekillendirildi.

İstihbaratçılar yetiştirildi, örgütün başına da Mesut Barzani getirildi.[6]

İsrail kükümeti artık fiilen işin içindeydi. Kabinede yer alan Eliav’ı yönetiminde bir seyyar hastane getirilip peşmerge karargahında kuruldu. Eliav burada Molla Mustafa ile görüştü ve ona İsrail Parlamentosu’nun yedinci çalışma önemi anısına altın bir madalya hediye etti.

Bir yıl sonra da Molla Mustafa Barzani İsrail’e gidecek, Moşe Dayan’a bir  hançer hediye edecektir.

Bu madalya meselesi ilginç, belki hatırlarsınız 2004 yılında Usta’ya, Yahudi Örgütü ADL ile Yahudi Kongresi AJD tarafından ‘Yahudi Cesaret Madalyası’ verilmişti.

Tartışmalar büyüyünce, madalyanın neden verilmiş olduğunu dönemin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından şöyle açıklanmıştı:

‘Amerikan Jewish Congress (AJC) tarafından verilen ‘Profiles in Courage’ ödülü Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık görevini deruhte ettiği dönemde New York’u ziyareti sırasında Ocak 2004’te ülkemizin demokratik değerlere bağlılığı ve teröre karşı cesur mücadelesi nedeniyle kendilerine takdim edilmiştir.’

Çavuşoğlu Usta’nın bu madalyayı ‘teröre karşı verdiği cesur mücadelesiyle hak ettiğini söylüyordu ama ‘terör’ dediği hangi örgüttü, bu anlaşılamadı.

Yine bu Çavuşoğlu, 2019 yılında yeni ‘Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Neçirvan Barzani’yi kutlamak ve Türkiye adına yemin törenine tanıklık etmek’ adına ta Erbil’e gidip sözde ‘Kürdistan şehitleri’ için saygı duruşuna geçen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dur. Neyse…

İşler böyle iyi gidiyordu ama… 

İran ile Irak aralarında anlaşınca ip koptu.

6 Mart 1975, Cezayir’de anlaşma ilan edildiğinde, Şah, Irak’ta konuşlu İran topçusuyla uçaksavarları ve askerini geri çekti. Bunun üzerine  KDP’deki İsrail istihbaratı eşyalarını toplayıp apar topar Irak’tan ayrıldı, İsrail’e geri döndüler.

İran desteğini kaybeden Barzani Irak’tan geri çekilip Şemdinli üzerinden Yüksekova ve Dağlıca’ya doğru yol alırken, Türkiye’de bir başka grup boşluğu doldurmak üzere Kuzey Irak’a giriyordu; PKK terör örgütü.

Sürecin devamında PKK terör örgütü Kuzey Irak bölgesinde yapılanacak, Barzani ve Talabani de Hakkari üçgeninde siyasi alt yapıyı hazırlayacaktır.

91 Körfez savaşıyla birlikte de hem silahlı hem de siyasi ayaklar küresel yörüngede harekete geçecektir.

Sonunda Barzani-İsrail ilişkileri, 28 Eylül 1980’de tarihinde dönemin başbakanı Menahem Begin tarafından resmen açıklandı ve Peşmergelere sadece insani yardım değil, bunun yanı sıra askeri danışmanlar ve silah gönderildiği dünyaya duyuruldu.

Bu sırada Türkiye hala 12 Eylül darbesinin ‘neden yapıldığı’ sorusuna bir cevap aramakla meşguldü, bu bağları göremedi.

 İşte Usta’nın ‘Referandumu Kuzey Irak yönetimi gerçekleştiriyor, tek desteği İsrail veriyor, daha sandıklar açılmadan kutlamayı PKK’lılar yapıyorsa orada masumiyet de meşruiyet de yoktur, bu böyle bilinsin’ şeklindeki sözlerinin temelinde işte bu ilişkiler yatıyordu.

Peki Usta neden ‘Barzani’nin arkasında İsrail var’ açıklamasını yapmak durumunda kaldı?

Çünkü İsrail Barzani Kürdistan’ını tanıyacağını ilan eden ilk ülke oldu da ondan.

Demiştim bu bir savunma mekanizması, her şey ortaya çıktıktan iş olup bittikten sonra ‘yanılmışız’ diyerek işin içinden sıyrılıp kendini aklayabilmek için yapılmış bir savunma şekli. Tıpkı kod Ergenekon kumpası, kod 17/25, kod 15 Temmuz sonrası yani her şey olup bittikten, her şey açığa çıktıktan sonra yaptığı açıklamalar gibi.

Yani Usta görüneni söylüyor, toplumun bilmediklerini değil.

Oysaki Uğur Mumcu yıllar önce Türkiye’yi hedef almış bu küresel siyasi projeyi, arkasındakileri, şeyhler şıhlar üzerinden çizilen yol haritasını ve bugün bizim için görmeye zor gelen ne varsa hepsini bir bir saymıştı.

Belki Uğur Mumcu’nun söylemediği bir tek Usta kalmıştı.

Özal’dan Çekiç Güç’ten ABD’den ve İsrail’den alıp olayları Usta’ya bağlayamamıştı. Aslında istikameti buydu ama -ne yazık ki- ömrü 2003 Körfez savaşını görmeye vefa etmedi… 

Şimdi 32. Günde kaldığımız yerden yine İsrail’e dönüş yapacağız..

Kitap:

Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak


[1] Uğur Mumcu, ‘Türk Memet Nöbete’, s. 252, (Cumhuriyet, 7 Ocak 1993), UM: AG Yayınları, 2006.

[2] Uğur Mumcu, ‘Türk Memet Nöbete’, s. 252, (Cumhuriyet, 7 Ocak 1993), UM: AG Yayınları, 2006.

[3] Noel; Nutuk’ta yer alan İngiliz casusu Binbaşı Novil ya da Noel.

[4] Siverekli, ‘Kürt-İsrail İlişkileri’, Kürdistanlı Yahudiler, s. 141. Peri Yayınları 2005.

[5] Yalçın, ‘Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı, Efendi-2’, s. 91. Doğan Kitap, 2008.

[6] Siverekli, ‘Kürt-İsrail İlişkileri’, Kürdistanlı Yahudiler, s. 146.

Başa dön tuşu