Yazar

Terör ile Aldatmak.. ‘Nedir’

Çarçella/Anadolu’da Ateşle Oynamak..

Bu kitap 2011 yılında yazıldı ve yayımlandı.

Terör ve siyaset konulu bölümü şöyle:

Yazılanlar yaşanmıştır, hikâye değil, roman değil, gerçek bir yaşam.

Fahreddin Paşa Medine’yi İngiliz askerlerine teslim etmemek için bir avuç askeriyle direnirken, Şerif Hüseyin Medine’yi kuşatmış ve aç kalan Türk askeri çekirge bile yemek zorunda kalmıştı, hatırlayınız.

Hepsiyle mücadele ettik, İngiliz işbirlikçileriyle, ayrılıkçı Hıristiyan Nesturilerle ve Ermenilerle, Müslüman Şerif Hüseyin’le, Müslüman Barzani Şeyhi Ahmed’le, hep mücadele ettik bu Anadolu için.

Kazandık, vatan yaptık Anadolu’yu ve Cumhuriyet’i kurduk.

CUMHURİYET KURULDU İSYANLAR BAŞLADI

Daha Cumhuriyet’in ilk adımlarında, daha Yüce Meclis’i açar açmaz, Batı cephesinde Yunanlılarla savaşırken, Doğu cephesinde Nakşî Kürt Şeyhi Abdulkadir Koçgiri’de isyan çıkardı, bir de onlarla uğraşmak zorunda kaldık.

ŞEYH SAİD İSYANI YÜZÜNDEN MUSUL’U KAYBETTİK

Musul canımızdı, vazgeçmedik ondan, Misak-i Milli hudutları içindeydi, Özdemir Bey’i gönderdik direnmesi için, ama ayrılıkçı Nakşi Kürt şeyhleri ve ağaları, yine İngilizlerle işbirliği yapıp bizi vurdular, alamadık Musul’u, katamadık vatan topraklarına.

O yetmezmiş gibi, hemen ardında a Şeyh Sait isyanını tertipledi, Halid-i Nakşi Seyit Taha’nın çocukları, torunları.

Onunla da baş ettik, ardından çıkan Ağrı isyanlarıyla da, Tunceli isyanlarıyla da, Cumhuriyet’i kurduk ve yaşattık.

Ama ya şimdi?

Önce Asala dediler, cinayet işlediler adı Ermeni Sorunu oldu.

Ardından PKK dediler, insanlarımızı dağa çıkardılar, cinayet işlettiler, adı Kürt Sorunu oldu.

Ermenistan kuruldu, iş siyasete çekildi, şimdi siyasi arenada boğuşup duruyoruz.

BU SEVR İŞGAL PROJESİDİR

 Şimdi sıra Kürdistan’a geldi, bir kurabilseler..

Rusların ve İngilizlerin Birinci Dünya Harbinde, ABD ve İsrail’in İkinci Dünya Harbi sonrasında kurmayı düşledikleri şu tampon devletleri bir kurabilseler, ayrılıkçı Ermeni-Kürt tayfası bir olup birlikte hareket edecekler, birlikte ‘soykırım, toprak talebi, tazminat’ diyecekler ve işi Avrupa’nın siyasetine çekecekler.

Şehit kanlarıyla kazanmış olduklarımızı masada, siyaset ile elimizden almaya çalışacaklar.

100 YILLIK SEVR PROJESİ ŞİMDİ BOP OLDU

Kürdistan projesi küresel bir projedir, Bedirhan Bey, Şeyh Ubeydullah zamanından beri yaklaşık yüz yıldan fazla bir zamandır bu siyasetin peşinden koşanlar vardır.

Mesele tek başına Kürdistan da değildir, bu ilk aşamadır.

Doğu Anadolu’da tampon kukla devletçikler kurup Anadolu ile Asya’nın bağını kesmek, bu projenin ilk aşamasıdır.

Asıl mesele, Doğu Anadolu’da halkımızın ve kaynaklarımızın yönetimini elimizden almayı başarabilirlerse eğer, Anadolu’daki Müslüman Türk varlığı ve kimliğini yok etmeye gelecektir.

KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN RÖVANŞI

Çünkü bunlar bizden Anadolu’yu istiyor, bunlar bizden Malazgirt’in, 1453’ün, 1920’nin ve kurtuluş savaşımızın rövanşını almak istiyor, bunlar Bizans’ı geri istiyor.

Silahla alamadıklarını, şimdi para ve siyasetle almaya çalışıyorlar.

Bu siyasetin içinde hem Ermenistan vardır, hem de Kürdistan.

Bu projenin içerisinde Anayasa’dan Türk kimliğini çıkarmak vardır, özelleştirme adı adı altında kaynaklarımızın yabancılara satılması vardır.

PKK, bu proje içinde küçük bir parçadır, PKK bahane edilerek Türk kimliği yok edilmek istenmektedir.

PKK BOP’UN SİLAHLI AYAĞIDIR

Bakın PKK’ya, ne olup ne olmadığını bir görünüz:

Ülkemiz otuz iki yıldır adına terör ve terörist denilen bir ihanet oyunu içine çekilmiştir.

Bu tuzakta 6.500 vatan evladımız şehit düşmüş, 7.500 vatandaşımız katledilmiştir.

Ülkemiz şehit hala haberleriyle yanmaktadır. İnsanımızın yüreği artık bu acılara dayanmamaktadır.

3.225 köy ve mezramız terör gerekçe gösterilerek boşaltılmış, bir buçuk milyon insanımız göç etmek zorunda kalmıştır.

Adları gündeme bile gelmeyen bu insanlarımız sefalete düşmüş, çocuklarının yarısı dağa çıkmış, kalanı ise mafyanın eline düşmüştür.

Sorunları çözülmeyen bu göç insanları, bugün, küresel Kürdistan projesinin halk tabanı haline gelmiştir.

Bu bir insanlık trajedisidir!

TERÖR DENİLEREK ALDATILIYORUZ

Adına terörle mücadele denilen bu tuzakta, fakir insanlarımızın ekmek parası olan 300 milyar dolarlık bir mali kaynak heba edilmiştir. Hala kaynaklarımız bu kirli oyunda tüketilmektedir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da insanlarımız kandırılıp kaçırılmış, terörist yapılarak, 40 bin kişi, adına terörle mücadele denilen bu tuzakta yok olmuştur.

Öte yandan hala dağda silahlı eşkıya vardır.

Ülkeye hâkim siyaset yapıcıları, dağa çıkış sürecini durdurmak için harekete geçmediği için, küresel Kürdistan projesinin insan kaynakları da tükenmek bilmemektedir.

Sözde terör adına ilk kurşunun atıldığı 1978 yılından günümüze geçen otuz iki yılın sonunda ortaya çıkan bu tablo, nasıl bir ihanetin pençesine düştüğümüzün açık bir göstergesidir.

BOP SÜRECİ İŞLETİLİYOR

Aslında bize kurşun atanların yeri belli, ini bellidir.

Barzani bölgesinde, ABD himayesindedir.

Buna göz yummaya kimsenin hakkı yoktur.

Evlatlarımızı şehit eden silah ve cephaneyi sağlayan kara para kaynakları İsviçre’dedir ama siyasi irade, BM ve AB nezdinde, etkili bir girişim yapmamaktadır.

Bu kara paraya göz yumulmakta, dolayısıyla bizi atılan kurşunlar da hiç tükenmek bilmemektedir.

Hukukun üstünlüğünden söz edilen bir ülkede, şehitlerimize atılan kurşunu durdurmamak demek; bu cinayetlere ortak olmak demektir.

Buna seyirci kalınamaz.

Adına PKK denilen bu örgütün başı İmralı’da yattığı yerden örgütü idare etmekte, örgütün lider kadrosu, Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in deyimiyle,  AB ülkelerinde cirit atmaktadır.

Tehdide göz yummak, onunla işbirliği yapmaktır ve bu bir suçtur. 

Belgelerle kanıtlanmış bu bilgilerin ortaya çıkardığı tablo, adına terör denilen bu ihanet oyununun, küresel siyaset ve onunla işbirliğine giden iç siyasetin bir sonucu olduğunu açıkça göstermektedir.

İster hukuk ister siyasette bunun adı; terörü yönetmek demektir.

Bu bir suçtur.

TERÖR BİR TUZAKTIR

Kurtuluş savaşında silahla bizi işgal etmeye, Türk yurdunu parçalamaya ve Türk varlığını yok etmeye kasteden düşmanlar, adına PKK denilen bu örgütün ardına saklanarak aynı emellerini gerçekleştirmek için bize tuzak kurmuşlardır.

Bu sözde terör örgütünü kuran da onlardır, silah ve cephane veren de onlardır, himaye eden ve destekleyen de onlardır.

Tüm bu taşlar satranç tahtasına dizildiğinde, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdidin ağırlığı kendini göstermektedir; bu bir terör değil örtülü savaştır.

Silahla karşımıza çıkamayan küresel güçlerin, sözde bir terör örgütünün eliyle ülkemize saldırmakta olduğu açıktır.

Böylesi bir örtülü savaşa karşı, alışageldik terörle mücadele kurallarının uygulanmasıyla bu tehdidi yok etmek mümkün olmayacaktır.

Üstelik küresel güçler yani ABD-AB ve İsrail, geçmişte olduğu gibi bugün de, içimizdeki işbirlikçi aktörlerini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kullanmaktadır.

FEODAL AĞALIK HÜKÜM SÜRÜYOR

Cumhuriyet’e karşı halkımızı isyana sürüklemiş olan Doğu’daki feodal ağalar ve işbirlikçileri, şimdi de aynı amaçla küresel güçlerin emrine girmiş gibi görülmektedir.

Bu tespitin kanıtı;

Bugün bize demokrasi ve insan hakları dersi vermeye çalışan siyasetin, Doğu illerimizdeki feodal ağalardan, kaçakçılıktan, işsizlikten, yoksulluktan, eğitimsizlikten söz etmemesiyle ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Ülkemizin sorunu etnik kimlik sorunu değil, gerçek bir insan hakkı sorunudur ve bu sorunun çözümü, ülkeyi etnik ve dini temelde ayrıştırmaktan değil, toprak reformunu yapmak, feodal ağalıkları tasfiye etmek, kaçakçılığı önleyip milli ekonomiye dahil etmek ve işsizliğe, yoksulluğa, eğitimsizliğe son vermekten geçmektedir. 

Ülkemizi yönetenler, demokrasi ve insan hakları söylemlerini ön plana çıkarıp bu gerçeği görmemizi engellemeye çalışmaktadır.

Türk milleti bu oyuna ve tuzağa düşmemelidir. 

SÖZ KONUSU VATAN

Meseleyi artık bir türban, bir etnik kimlik meselesi olarak değil, bir cemaat ya da tarikat meselesi de olarak değil, bir vatan meselesi olarak görmenin zamanı gelmiştir.

Anadolu’da bir ihanet ateşinin yakılmış olduğu doğrudur ve bu ateş, göz ardı edilmeyecek kadar güçlüdür, olsun.

Böylesi ateşleri çok gördük biz, bakın Kurtuluş Savaşımıza.

Bu tehlike yakın ve ağırdır ama iş işten geçmiş değildir.

Bu ateşi yakanlar unutmasınlar ki, karşılarında güçlü bir Türkiye vardır, Türk Milleti vardır, Türk Adaleti vardır, Türk Ordusu vardır.

Bu oyunu bozacak en büyük güç halkımızdır.

Bu ateşi söndürecek gücümüz vardır, hem de savaşla değil sevgiyle, bağrımıza basarak, insanca yaşatarak, bu ateşi bir daha yanmayacak şekilde söndürecek gücümüz vardır.

Türk milleti, varlığı üzerinde oynananları artık görmeli ve bu oyunu bozmalıdır.

Kitap:

Çarçella/Anadolu’da ateşle Oynamak/2011

Erdal SARIZEYBEK

Emekli Albay, araştırmacı yazar. Terör ve siyaset üzerine yayımlanmış 16 eseri bulunmaktadır.
Başa dön tuşu